Savaştan 30 yıl sonra eskimeye yüz tutmuş günlüğü "hayatta tutabilmek" için başkent Saraybosna'daki İnsanlığa Karşı Suç ve Soykırım Müzesi'ne bağışlayan Cosic, öldürüldüğünde 25 yaşında olan annesi Dzevida Mumbasic'i duygu dolu sözlerle AA muhabirine anlattı.

Evli ve iki çocuk annesi olan Cosic, eşyaları teyzesinin sakladığını ifade ederek "Yazmayı çok severmiş. En çok da şarkı sözleri. Savaşta yaşananları anlattığı bir günlüğü var. Başına bir şey gelirse diye soy ağacını da çizmiş." dedi.

Annesi hayatını kaybettiğinde teyzesinin yanında olduğunu aktaran 30 yaşındaki Cosic, "Teyzem, annemin diğer eşyaları gibi beni de yanına almış. Teyzemin de çocuğu vardı. Annem ölünce bana kendi evladı gibi o baktı." diye konuştu.

Annesinden geriye kalan günlükten duygu dolu cümleler

Cosic, annesinin günlüğünden, kendisinin doğumunda kaleme aldığı şu satırları paylaştı:

"14 Haziran 1992, Pazar. Sabah 05.00'te küçük, kara bir kız dünyaya getirdim. 15 Haziran'ı küçük bebeğimle geçirdim."

Yukarıdaki cümleleri yazdıktan 3 ay sonra annesinin ondan koparıldığını söyleyen Cosic, şöyle devam etti:

"Bodrumda saklanıyormuşuz. Başkaları da varmış. Teyzem ve kuzenim de oradaymış. O gün teyzem süt almak için dışarı çıkmış. Annem de benimle hava almak istemiş. Yakınlara düşen havan topunun bir parçası annemin karnına saplanmış. Üzerime düşmüş. Bebek ağlamasını duyanlar annemi kaldırınca beni görmüşler. Annem orada hayatını kaybetmiş."

Cosic, ülkenin doğusundaki Teocak'ta yaşadıkları Mumbasic köyünün savaşta yakıldığını ifade ederek "Snijeznica'ya gelmişiz. Hepimiz; dayılarım, ninelerim..." ifadelerini kullandı.

"Anneme dair bir anım yok"

Annesinin günlüğüne son notu babasının yazdığını belirten Cosic, "27 Eylül 1992, Snijeznica. Dzevida'yı 09.20'de defnettik." ifadeleriyle günlüğün son bulduğunu söyledi.

Cosic, büyüdüğünde günlüğe kendi duygularını yazmaya başladığını anlatarak "Anneme dair bir anım yok. Annemin varlığını hatırlatacak hiçbir hatıram da yok. Üç ebeveynle büyümüş gibiydim. Annem gibi gördüğüm teyzem ve iki baba." dedi.

Almanya'da yaşadıkları dönem annesinin eksikliğini çok da hissetmediğini söyleyen Cosic, "Almanya'dan Bosna Hersek'e döndüğümüzde, işte o zaman anladım. O zaman ailemin olmadığını fark ettim. Çok zor bir dönemdi." değerlendirmesini yaptı.

Cosic, annesinin günlüğünü okurken duygularının farklı bir hal aldığını dile getirdi. Seherzada Cosic, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öleceğini hissetmiş gibiydi. Başına bir şey gelirse diye beni babama emanet etmiş. Bana iyi bakmasını ve mutlu bir çocukluk geçirmemi istemiş."

Annesinin günlüğünün yanı sıra hamile elbisesini, babası Hajrudin'in annesine hediyesi daktilo, fotoğraf, kimlik kartı ve banka hesap cüzdanını da İnsanlığa Karşı Suç ve Soykırım Müzesi'ne bağışladığını belirten Cosic, "Günlüğü her elime aldığımda yavaş yavaş yazıların kaybolduğunu gördüm. Annemden kalan en önemli eşyanın izleri siliniyordu. Bunun olmasını istemedim." diye konuştu.

Annesinin yaşadıklarını anlatan bir kitap yazmak istediğini belirten Cosic, "Hatta başladım. Kendi duygularımı, hissettiklerimi kağıda döktüm." ifadelerini kullandı.