ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu ve Gazze’de uluslararası güç konuşlandırılmasını öngören tasarı, bölge uzmanları tarafından “yeni bir vesayet düzeni” girişimi olarak değerlendiriliyor. Tasarı yarın oylanacak ve gözler, Konsey’deki tek Arap ülke olan Cezayir’in tutumuna çevrilmiş durumda.
Gözlemcilere göre, bu tasarı mevcut haliyle Gazze’nin idaresini uluslararası bir konsey ve çok uluslu bir güvenlik gücüne devreden, Filistinlilerin rolünü ise büyük ölçüde sınırlayan bir çerçeve sunuyor. Bunun da işgali hukuki bağlamdan koparan ve yeni bir yönetim modeliyle meşrulaştıran bir nitelik taşıdığı belirtiliyor.
“Tasarı, BM kararlarını bypass ediyor”
Uzmanlar, Cezayir’in tasarıya karşı yüksek düzeyde itiraz göstermesi gerektiğini vurguluyor. Çünkü tasarı, Filistin topraklarının işgal altında olduğu gerçeğini gölgeleyerek, yeni bir “Barış Konseyi” adı altında geniş yetkilere sahip bir yapıyı devreye sokuyor. Bu durum, BM’nin kendi kararlarını devre dışı bırakan tehlikeli bir örnek oluşturuyor.
Ayrıca tasarıda yer alan uluslararası güvenlik gücü, Gazze’deki güvenliği yerel aktörler yerine dış güçlere teslim eden, uzun süreli siyasi müdahale ihtimali doğuran bir mekanizma olarak görülüyor.
“Her şeyin temeli: İşgal sona ermeli”
Siyasi analistler, Cezayir’in şu noktada ısrarcı olması gerektiğini belirtiyor:
-
Gazze, işgal altındaki Filistin toprağıdır,
-
Nihai hedef, işgali yönetmek değil sona erdirmek olmalıdır.
Bu bakımdan Cezayir’in, Gazze’ye gelecek herhangi bir uluslararası varlığın, BM’nin daha önceki kararlarıyla uyumlu olmasını ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını korumasını talep etmesi gerektiği ifade ediliyor.
“Filistinliler karar verici olmalı, dış aktörlerin değil”
Hukuk uzmanları, ABD tasarısının Filistin yönetimini “şarta bağlı bir yapı”ya dönüştürdüğünü, buna karşın önerilen uluslararası konseyin hesap vermeyen geniş yetkilere sahip olduğunu belirtiyor. Bu durum, Gazze’de uzun süreli geçiş yönetimi oluşturma tehlikesi taşıyor.
Analistler, Cezayir’in BM sürecinde şu ilkelere sahip çıkması gerektiğini vurguluyor:
-
Filistinliler süreçte karar verici aktör olmalı,
-
Dış aktörlerin dayattığı yönetim modelleri reddedilmeli.
“Bölge ülkelerinin askeri rolü tehlikeli algılanabilir”
Tasarıdaki çok uluslu güç mekanizmasının, bazı Arap ve Müslüman ülkeleri Filistinliler üzerindeki baskıyı uygulayan bir aktöre dönüştürebileceği belirtiliyor. Bu nedenle uzmanlar, Cezayir’in bölge ülkelerini böyle bir düzene dahil edecek formüllere karşı net bir tavır alması gerektiğini ifade ediyor.
“Cezayir’in pasif kalması tarihi bir geri adım olur”
Gözlemcilere göre, Cezayir’in çekimser kalması veya “gri bir pozisyon” alması, Filistin davasında tarihi bir kırılma yaratabilir. Uzmanlar, Cezayir’in rolünü şöyle özetliyor:
“Cezayir, herkesin söylemeye çekindiğini söylemeli: Gazze bir vesayet bölgesi değildir. Filistin’in geleceği kapalı kapılar ardında çizilemez. BM, işgali meşrulaştırmanın aracı olamaz.”
Bu nedenle Cezayir’in tasarıyı ya reddetmesi ya da kökten değiştirilmesini talep etmesi, Filistin davasının uluslararası hukuk temelini korumak açısından hayati önem taşıyor.