İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ülkesinin Filistin Devleti'ni Eylül ayında tanıma niyetini duyurdu. Ancak bu tanıma, İsrail hükümetinin Gazze'deki durumu iyileştirmesi ve uzun vadeli bir barışa yönelik somut adımlar atması koşuluna bağlı. Hükümet, bu adımlar arasında Birleşmiş Milletler'in Gazze'ye insani yardım sağlamasına izin verilmesi, ateşkes ilan edilmesi ve Batı Şeria'da ilhak yapılmayacağının taahhüt edilmesi gerektiğini belirtti.
Bu açıklama, İsrail ve ABD tarafından eleştirilirken, bazı siyasi liderler bu durumu "fudging" olarak nitelendirerek, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının İsrail'e karşı bir baskı aracı olarak kullanıldığını ifade ettiler. Liberal Demokrat Parti lideri Ed Davey, "Filistin Devleti'nin tanınması bir pazarlık unsuru olarak kullanılmamalı. Bu, çok daha önce gerçekleşmeliydi. Gazze'deki insani felaketi durdurmak için daha fazla eyleme ihtiyacımız var." dedi.
Diğer siyasi liderler ise daha eleştirel bir yaklaşım benimsedi. Reform Partisi lideri Nigel Farage, bu adımın "Hamas'ı ödüllendireceğini" belirtirken, Muhafazakâr Parti lideri Kemi Badenoch, "şu an doğru zaman değil" ifadesini kullandı.
Filistin Devleti'nin tanınması, uluslararası alanda önemli bir sembolik değer taşısa da, pratik etkilerinin sınırlı olabileceği öngörülüyor. İlişkiler zaten uzun bir süredir devam eden İngiltere ile Filistin Yönetimi (PA) arasında daha da güçlenecek gibi görünüyor. Ancak, bu tanımanın gerçek etkileri, İsrail'in tutumuna ve uluslararası toplumun bu duruma nasıl tepki vereceğine bağlı kalacaktır.
Sonuç olarak, İngiltere'nin Filistin Devleti'ni tanıma kararı, uluslararası ilişkilerde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bu tanımanın etkili olabilmesi için daha somut ve acil eylemlerin gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.