Mutasem A Dalloul MEM'e yazdığı yazısında İsrail devletinin çarpıklığını ele aldı.

İsrail Ortadoğu'daki tek demokratik devlet olarak anılıyor. Temel hak ve özgürlüklere duyulan saygı da dahil olmak üzere devletin demokratik değerler üzerine kurulduğu söyleniyor.

İsrail, demokratik bir devlete yakışır şekilde düzenli olarak seçimler yapıyor. Bütün demokratik devletlerde olduğu gibi, hukukun üstünlüğü ve eşitlik esas alınır; ifade özgürlüğü, eğitim, bilgi edinme hakları gibi temel insan hakları güvence altındadır.

Tüm bu temellerin üzerine inşa edilen bir devlet tabi ki demokratik ve refah olacaktır. Ancak İsrail için bu bir yalandan ibarettir. İsrail'den demokratik bir devlet olarak söz edildiğini duyduğunuzda, gündemi takip eden biriyseniz bunun yalandan ibaret olduğunu da bilirsiniz.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Haziran ayında ülkeye yaptığı ziyarette, "Paylaştığımız en güçlü bağ, demokrasiye ve demokratik değerlere olan inancımızdır." dedi. "Demokrasi, on yıllar boyunca özel dostluk bağımızı güçlendirdi" diye ekledi. "Bugün, Avrupa ve İsrail gibi demokrasiler her zamankinden daha fazla birbirine yaklaşmalı."

Günlük haberleri takip edenler ise von der Leyen'in nasıl bir "demokrasiden" bahsettiğini merak ediyor. İşgal devletinin insanlığa karşı işlediği suçlar, soykırımlar ve Filistinlilere karşı işlenen savaş suçları bir yana, sözde 'demokratik devlet'in başındaki yetkililer bariz bir şekilde insan haklarını ihlal etmektedir.

israil

Örneğin "cinsel istismar, taciz ve yolsuzluk iddiaları nedeniyle" İsrail'e geri çağrılan Fas büyükelçisi David Govrin hakkında devam eden soruşturmayı ele alalım.

İsrail medyası, Faslı kadınları taciz eden büyükelçinin soruşturmasını "Fas Kraliyet Mahkemesi'nden gelen kıymetli bir hediyenin çalınması" şeklinde lanse etti.

Bunun yanı sıra Fas Dışişleri Bakanlığı, görevini kötüye kullanan İsrailli bir iş adamı hakkında da soruşturma açmıştı.

Tacizcilerin, kamu fonlarını çalan hırsızların ve kişisel kazanç için pozisyonlarını kullanan sahtekarların ülkesi.

İsrail'in 2000-2007 yılları arasında görev yapan sekizinci Cumhurbaşkanı Moşe Katsav, 1990'larda Turizm Bakanlığı'nda bakanlık yaparken bir kadın çalışana tecavüz etmekten ve iki kadına cinsel tacizde bulunmak suçundan yedi yıllık hapis cezasının beş yılını çektikten sonra 2016'da serbest bırakılmıştı.

İsrail mahkemesi 2010 yılında Katsav'a yönelik suçlamaları onadığında, bir dizi yolsuzluk skandalıyla suçlanan zamanın Başbakanı Binyamin Netanyahu, bunun "Devletimiz ve vatandaşlarımız için üzücü bir gün" olduğunu söyledi ve ekledi: "Hukuk önünde herkes eşittir."

Netanyahu şu anda, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanmanın yanı sıra rüşvetle ilgili çeşitli suçlamalarla yargılanıyor. Ülkede en uzun süre görev yapan başbakanın, işadamları, film yapımcıları ve medya patronlarıyla etik olmayan bir bağlantısı olduğu söyleniyor. Mahkeme, kendisinin ve eşinin Avustralyalı milyarder James Packer'dan 700.000 şekel (198,000 $) değerinde hediyeler aldığını duydu.

Medya patronu Shaul Elovitch'in, Netanyahu'nun ailesinden gelen talepler doğrultusunda haber sitesinin akışını değiştirdiği iddia ediliyor.

Ülkenin eski Enerji Bakanı Gonen Segev, 2004 yılında uyuşturucu kaçakçılığı ve kredi kartı dolandırıcılığından tutuklanmıştı. Hollanda'dan 25.000 Ecstasy tableti kaçırmaya teşebbüs etmişti. O da hapse girdi.

2008 yılında sağlık ve enerji bakanlığı görevlerinde bulunan Shlomo Benizri, rüşvet almak, kamu güvenini kötüye kullanmak ve adaleti engellemekle suçlanarak hapse atıldı. İçişleri bakanı olarak görev yapan Aryeh Deri ise çok sayıda yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi ve serbest bırakıldı. Bir kez daha bakanlık görevine devam etti!

Bunlar gün yüzüne çıkan olaylar, muhtemelen açıklanmayan veya henüz ortaya çıkarılmamış nice benzerleri vardır.

İsrail bir demokrasi değil, yozlaşmış, haydut ve ahlaksız seçkinler tarafından yönetilen bir devletin adı.