Diyanet İşleri Başkanlığı, 7 Kasım 2025 tarihli Cuma hutbesini "Vefa İmandandır" başlığıyla kamuoyuna sundu. Hutbede, vefa kavramının insanın Allah'ın rızasına ulaşmasında ve dünyada mutluluğu yakalamasında temel bir haslet olduğu vurgulanarak, vefanın sevginin, saygının, sadakatin ve fedakarlığın göstergesi olduğu belirtildi. Kişinin sözünde durması, iyiliğe iyilikle karşılık vermesi, zor anında yanında olanları unutmaması gerektiği üzerinde duruldu. Vefanın, menfaatin değil muhabbetin, nefretin değil affın, zulmün değil adaletin yanında olmak, kardeşlik ahlakını ve hukukunu kuşanmak anlamına geldiği ifade edildi.
Allah'a ve Peygamber'e vefa
Hutbede vefanın en yücesinin, "elest bezminde" Yüce Allah'a verilen söze sadık kalmak ve bir ömür boyu O'na kul olmak olduğu belirtildi. Cenab-ı Hakk'ın emirlerine itaat etmenin, nimeti şükürle, imtihanı sabırla karşılamanın bu müjdeye nail olmak için şart olduğu vurgulandı. İmanla gönlün, ilimle aklın, zikirle kalbin, tövbe ile ruhun ve Kur'an ile hayatın huzura ereceği ifade edildi.
Allah'a gösterilen vefadan sonra en kıymetli vefanın Hz. Muhammed (s.a.s)'e gösterilen vefa olduğu belirtildi. "Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O, size çok düşkündür. Müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur" ayeti hatırlatılarak, O'na iman etmenin, O'nu ve ehl-i beytini çok sevmenin vefanın gereği olduğu vurgulandı. Sünnetine tabi olmanın, hak ve hakikat mücadelesine sahip çıkmanın, ismi anıldığında salavat-ı şerife getirmenin Peygamber'e olan vefa borcu olduğu ifade edildi.
Topluma ve geçmişe vefa
Hutbede vefanın aynı zamanda aileye sadakat, büyüklere hürmet, çocuklara şefkat göstermek anlamına geldiği belirtildi. Vefanın bazen kan vererek, organ bağışlayarak bir kardeşin derdine derman, yakınlarına umut olmak, bazen de bir fidanı toprakla buluşturmak olduğu ifade edildi.
İslam medeniyetine ve kültürüne sımsıkı sarılmanın, milli ve manevi değerlere sahip çıkmanın da bir vefa olduğu vurgulandı. Cennet vatanı bize emanet eden aziz şehitleri, ahirete göç eden kahraman gazileri ve bütün geçmişleri hayırla yad etmenin ecdada bir vefa borcu olduğu hatırlatıldı.
Bireysel vefa muhasebesi çağrısı
Hutbenin sonunda müminlere bir "vefa muhasebesi" yapma çağrısında bulunuldu. Yüce Rabbin verdiği sayısız nimetlere karşı vefa borcunun eda edilip edilemediği, anne-babanın, eşin, çocukların, akraba ve komşuların gönüllerine dokunan iyi bir insan olup olunmadığı sorgulandı. Yetim ve öksüzlerin başını okşayıp okşanamadığı, bir hastanın, çaresizin derdine merhem olunup olunmadığı, bir muhtacın yardımına koşulup koşulmadığı, bir yaşlının yalnızlığına çare olunup olunmadığı, engelli bir kardeşin hayatının kolaylaştırılıp kolaylaştırılmadığı gibi sorularla toplumsal sorumluluklara dikkat çekildi.
Hutbe, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in "Emanete riayet edenin imanı olgunlaşmıştır, ahde vefa gösterenin ise dini kemâle ermiştir." hadis-i şerifiyle sona erdi.