Muammer Kaddafi birçok politika ve pozisyonda hata yapsa da ancak Arap Birliği'ne duyduğu inanç eksikliğinde çok haklıydı. Kaddafi hem zirveden nefret ediyor hem de sürekli çekilmekle tehdit ediyordu. Buna rağmen hiçibr zaman çekilmeye cesaret edememişti. Çünkü Afrika'da bu zirveye alternatif olabilecek başka hiçbir örgüt yoktu. Dolayısıyla Arap Birliği, kıtadaki ülkeleri üyesi olmak zorunda bırakıyor.

Arap coğrafyası, o zamanlar şimdi olduğundan daha iyi bir siyasi durumda olsa da henüz hiçbir ülke zirveden çekilmedi. Bugün, Arap ilişkilerinin bozulması ve parçalanması göz önüne alındığında, çekilebilmek daha kolay görünüyor.

Kaddafi döneminde Arap Birliği'nde reform yapmak zor da olsa mümkündü. Ancak, Mısır liderliğindeki bazı üyeler, Genel Sekreterliğin ve diğer liderlik pozisyonlarının yeniden gözden geçirilmesi anlamına geleceği için herhangi bir reform hakkında konuşmayı reddettiler. Bu da Mısır'ın Genel Sekreterlik üzerindeki tekelinin kutsallığını ve örgütün çalışma mekanizmaları üzerindeki kontrolünü güçlendirdi.

Bugün Arap Birliği'nde reform yapmak için ne umut ne de fırsat var. Arap Birliği ortadan kaldırılmalı, çalışanları ve diplomatları evlerine geri gönderilmelidir. Cezayir'in geçen Arap zirvesine ev sahipliği yapma konusundaki amansız ısrarı ve bunu yaparken ki niyeti gerçekçi olmayan bir düşüncedir. Çünkü Cezayir Devlet Başkanı Abdülmecid Tebbun'un birleştirmeye çalıştığı o Arap safları artık yok.

Hata Cezayir'in niyetinde değil, diğer nesnel verilerde, üyelerde, onların duruşlarında ve siyasi zihniyetlerindedir.

Bugün Arap bölgesi, çözülemeyen krizler içinde boğulmaktadır. Suriye'nin özel bir zirveye ihtiyacı var. Libya'nın, Yemen'in, Irak'ın, Tunus'un, Lübnan'ın, Fas-Cezayir krizinin ve İran ile ilişkiler konularının ayrı bir zirveye ihtiyacı var. Filistin meselesi bambaşka bir zirvede ele alınmalı. Ve tüm bunların yanında çok daha tehlikeli olan insan hayatını tehdit eden problemler: sağlık hizmetleri, umutsuzluk, göç, yoksulluk ve dahası. 

Diğer tehlike, Arap hükümetlerinin ve rejimlerinin istisnasız bu krizlerin her biri konusunda derinden bölünmüş olmalarıdır. Bu krizlerin hiçbiriyle ilgili (birleşmek şöyle dursun) aynı safta olan bir Arap duruşu yoktur ve olmayacaktır. Bazı krizleri Arap ülkelerinin kendileri yarattı. Dolayısıyla bu durumda kurdun çoban rolünü üstlenmesini mi bekliyoruz?

Bugün Araplar dünyasında güç belirli ülkelerin tekelindedir. Bu tekel, ekonomik ve manevi gücü nedeniyle Suudi Arabistan'ı, ekonomik gücü ve stratejik risklere girme cesareti nedeniyle BAE'yi içeriyor. Mısır da bu atmosferde var olabilmek için Körfezden gelen desteğin kalıntılarını elinde tutmaya çalışıyor. Bunlara ek olarak Katar, Kuveyt ve Umman gibi başka ülkeler var.

Arap Birliği, içi boş diplomatik sözlere ve hatıra fotoğrafı çektirmeye ev sahipliği yapmaktan başka bir şey başaramayacak. Sonra her misafir yıldırım hızıyla ülkelerine geri dönecek.

Daily Ummah