Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, birlikte basın toplantısı düzenlediği iki bakanıyla bile aynı istikamette yürümediğini söyledi.

Bütün meselenin, dünyada haklının yanında yer alacakların duruşu olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu konuda maalesef beklenen gelişmeler oluyor mu? Hayır, hala olmuyor. Amerika başta olmak üzere Batı, hep birlikte hala maalesef ters yüz olarak bu duruma bakıyor. Fransa önce farklı açıklamalar yapıyor daha sonra bakıyorsunuz geri vitese takıyor. Dürüst ol. Bir gün öyle bir gün böyle yapma. Aynen şu anda Filistin'dekilerin durumu gibi. Biz istiyoruz ki dimdik, dosdoğru ama hiçbir zaman kalkıp da akşam başka sabah başka olmayın. Türkiye gibi olun." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınırların güvenliği, terörle mücadele, insanların huzuru, ekonomideki sıkıntıların çözümü, 6 Şubat depremleriyle yıkılan şehirlerin inşasının, gündemlerinin değişmez ve en öncelikli başlıkları olduğunu; bunlara ilave olarak Gazze'ye yönelik İsrail vahşetinin de 7 Ekim'den beri gündemlerinin en üst sırasında yer aldığını dile getirdi.

Amerika'nın ve Batılı ülkelerin sınırsız desteğini alan İsrail hükümetinin, katliamlarına tam 40 gündür aralıksız bir şekilde devam ettiğini hatırlatan Erdoğan, okulları, camileri, kiliseleri, hastaneleri, pazar yerlerini, binaları, sokakları kasıtlı olarak hedef alan İsrail'in, bir şehri içindeki insanlarıyla topyekun yok etme stratejisi uyguladığına dikkati çekti.

İsrail'in, evlerini terk etmeye zorladığı sivilleri yolda kasıtlı olarak bombalayan bir canilikle, kelimenin tam anlamıyla bir devlet terörü sergilediğini vurgulayan Erdoğan, "Ben şu anda gönlüm ferah, açık olarak diyorum ki İsrail bir terör devletidir. Hamas'ı terör örgütü olarak ifade ediyorsun. Hamas, Filistin'de seçimlere girip seçim kazanan bir siyasi parti. Seçimi kazandıktan sonra da hakkını, haklarını elinden aldınız. İsrail, Amerika birlikte aldılar. Bu gerçekleri görelim. Ama hala benim ülkemde bile Hamas'ın bir siyasi parti olduğunu bilmeyen, anlamayanlar var." diye konuştu.

"Artık ecelin geliyor"

Bugüne kadar İsrail tarafından katledilen 12 bine yakın Gazzelinin üçte ikisini çocuklar ve kadınların oluşturduğunu; İsrail yönetiminin, Gazzeli çocuklara, kadınlara ve sivillere karşı insanlık tarihinin en kalleş saldırılarını düzenlediğini dile getiren Erdoğan, "Gazze'de 40 gündür şahit olduklarımızı anlatmak için savaş dahil tüm kavramlar yetersiz kalmaktadır. Çünkü savaşın da bir ahlakı vardır; adabı, hukuku ve sınırı vardır." ifadelerini kullandı.

Savaş hukukunun ilk kuralının çocuklara, kadınlara, yaşlılara ve hastalara dokunmamak olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Kuvözdeki, kundaktaki bebekleri katledenler, evlerinden kovdukları masumların tepesine bomba yağdıranlar, insanların suyunu, gıdasını, yakıtını keserek ölüme mahkum edenler, 2 milyonu aşkın sivili atom bombasıyla yok etmekten bahsedenler... Buradan Netanyahu'ya sesleniyorum; Sende atom bombası var mı yok mu? Sıkıysa açıkla ama açıklayamaz. Ey İsrail sende atom bombası, nükleer bomba var ve bununla tehdit ediyorsun. Bunları biz biliyoruz. Artık ecelin geliyor. İstediğin kadar nükleer bombaya sahip ol, neye sahip olursan ol ama gidicisin. Ahlak, vicdan, onur namına ne varsa hepsini kaybedenler insan değil ancak belhüm adal olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

İsrail'in Gazze'ye saldırıları ve Filistinlilerin yaşadıklarına ilişkin bir video izleten Erdoğan, "Karşımızda bir soykırım var. Şu anda yüzlerce, binlerce avukat bunları Lahey Adalet Divanına ve böyle bir soykırımı yaptığı için bunları, kesinlikle soykırım noktasında da bütün adımları atıp, gerekli olan duyuruyu yapmanın gayreti içerisinde olacağız." dedi.

"Olay haçlı-hilal meselesidir"

"İnsanım" diyen hiç kimsenin, Gazze'de yaşananları onaylayamayacağını, mazur ve meşru göremeyeceğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrail yönetimini lanetlerken ebette bu katliamlara aleni destek verenleri, meşrulaştırmak için kırk dereden su getirenleri de unutmuyoruz. İsrail'in işlediği insanlık suçlarına ses çıkarmayanlar, en az failler kadar bu suçlara ortaktır. Gazze'de öldürülen yavruların kanı, İsrail yönetimine silah, mühimmat ve istihbarat desteği sağlayanların alınlarına utanç lekesi olarak yapışmıştır. Düşünebiliyor musunuz, her gün yüzlerce çocuk bombaların altında can veriyor; Avrupa Birliğinden Amerikasına sürekli insan hak ve hürriyetlerinden dem vuranların hiçbiri çıkıp tek kelime etmiyor, edemiyor. Gazze'deki vahşeti dünyaya duyuran gazetecileri, aileleriyle birlikte İsrail katlediyor; uluslararası basın kuruluşları tek bir açıklama dahi yapmıyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bırakın Gazzeli sivillerin hayatını korumayı, teşkilatın kendi çalışanlarına dahi sahip çıkamıyor. Birleşmiş Milletler üyesi 121 ülkenin Genel Kurulda sergilediği irade, Güvenlik Konseyindeki bir-iki ülke tarafından resmen gasbediliyor. İsrailli bakanlar, nükleer silaha sahip olduklarını kameralar önünde itiraf ediyor, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, bununla ilgili harekete geçmiyor. Kur'an-ı Kerim'i yakan alçakların eylemlerine 'fikir özgürlüğü' diyerek izin verenler, Gazze'deki katliama tepki gösteren vicdan sahibi insanları gözaltına alıyor, tutukluyor, seslerini kısmak için her yolu deniyor. Daha bunun gibi pek çok çifte standarda, omurgasızlığa ve vicdansızlığa şahitlik ettik, halen de ediyoruz."

Erdoğan, Fransa'daki Charlie Hebdo saldırısında 23 kişinin ölümünün ardından dünyadan devlet başkanları ve başbakanların Paris'te yürüyüş yaptığını anımsatarak, "Şimdi 13 bine yakın insan öldü, nerede bu dünyanın devlet başkanları, başbakanlar nerede? Hadi gelin bir de bununla ilgili yürüyün bakalım. Vicdanınız, insafınız yok mu? Hadi gelin bir de bununla ilgili yürüyün. Olay haçlı-hilal meselesidir. Olaya böyle bakıyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Gazze'nin tüm dünyada maskeleri düşürdüğünü, cafcaflı kavramların arkasına gizlenenlerin gerçek yüzlerini ortaya çıkardığını, bu krizin sadece yurt dışında değil, Türkiye'de de bir turnusol işlevi gördüğünü söyledi.

Farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da milletin ezici çoğunluğunun Gazze meselesinde vicdanlı, onurlu ve dirayetli bir duruş sergilediğini belirten Erdoğan, çeşitli yöntemlerle, hukuk ve demokrasi zemininde İsrail'e tepki gösteren tüm vatandaşlara teşekkür etti.

Sosyal medya mecralarından gazete ve televizyona tüm iletişim araçlarını kullanarak Gazze halkının sesi olan basın mensuplarını tebrik eden Erdoğan, "İsrail, Gazzeli masum çocuklara ve sivillere karşı yürüttüğü savaşın medya cephesini, uluslararası basındaki tüm kontrolüne rağmen kaybetmiştir. Londra'dan Madrid'e, Cakarta'dan İslamabad'a kadar dünyanın dört bir köşesinde meydanları dolduran yüzbinler gösteriyor ki; İsrail, insanlık vicdanında da şimdiden mahkum olmuştur. Hangi inançtan olursa olsun, mazlumun yanında saf tutan tüm Filistin dostlarını buradan saygıyla selamlıyorum. İsrail katliamlarına bu şekilde devam ederse tüm dünyada lanetlenen bir terör devleti olduğunu her yerde tescil ettirecektir. Çünkü zulüm ile abad olmaya çalışanın, ahiri her zaman berbat olur." diye konuştu.

Necip Fazıl Kısakürek'in "Üzülme! Davanın sahibi Hak'tır. Hak olan davada zafer muhakkaktır" dizelerini okuyan Erdoğan, Gazzelilerin direniş ruhunu, metanetini, sabrını, tevekkülünü ve iman gücünü gördükçe, "Üstadın müjdesine" tüm kalbiyle inandığını belirtti. Erdoğan, zaferin Gazzelilerin ve Filistin halkının olacağını, bundan en küçük bir şüphe duymadıklarını söyledi.

"Canileri temize çekmeye çalışıyorlar"

Bu süreçte kendilerini asıl üzenin, iradesini İsrail'e kaptırmış Batılı ülkelerin suskunluğunun değil, Gazi Meclisin kürsüsünden söylenen kimi sözler olduğunu dile getiren Erdoğan, "Birileri çıkıyor müstevlilere karşı Milli Mücadele'yi sevk ve idare etmiş bu yüce çatı altında, işgalcilerle vatanlarını savunan insanları bir tutabiliyor. Sayıca çok az da olsa, ülkemizdeki bazı kesimlerde gördüğümüz bu tavrın altında yatan sebepleri biz gayet iyi biliyoruz. Kimi korkaklıktan, kimi tıynetinin bozukluğundan, kimi satılmışlıktan, kimi ideolojik sapkınlıktan şu hakikati göremiyor, görse de umursamıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Meselenin Filistin, Gazze, Kudüs, Arap olmanın ötesinde doğrudan Türkiye'nin ve milletin varlığı olduğunu anlamayanlara bakınca, insanın aklına Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinin geldiğini aktaran Erdoğan, "Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak" şiirinin mısralarını okudu. Erdoğan, "Devir feryat etme devri değildir. Vakit, evlatlarımız için gerekirse kendimizi yakma vaktidir. Bunu da hesapsız, kitapsız, süfli bir hamasetle değil; çalışarak, azmederek, güçlenerek, adımlarımızı planlı bir şekilde atarak yapacağız." dedi.

Türkiye'de birilerinin yaptığı gibi zalimle mazlumu eşitlemenin, zalimi aklamak olduğunun altını çizen Erdoğan, "CHP ve bazı ortaklarının yaptığı tam olarak budur. Açıkça İsrail yönetimini savunamadıkları için direnişçileri 'terör örgütü' ilan ederek, canileri temize çekmeye çalışıyorlar. Bunu da millete 'tarafsızlık' diye yutturabileceklerini düşünüyorlar. Hadi CHP'yi anlıyoruz, zira onların bu konuda sicili zaten bozuk. YPG'li teröristleri 'vatanlarını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum' olarak görenlerden, asker-polis katillerinin cenazelerinde poz verenlerden, zaten başka bir yaklaşım beklemiyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazzeli direnişçileri İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu gibi bir fanatikle aynı kefeye koyan diğer bazı siyasetçileri de esefle karşıladıklarını dile getirerek, "Çok açık ve net söylüyorum. Biz birileri rahatsız olacak diye, Hamas mensuplarının, işgal politikaları karşısında vatanlarını, izzetlerini ve canlarını korumaya çalışan direnişçiler olduğu gerçeğini dillendirmekten asla çekinmeyiz." ifadelerini kullandı.

- "Kararların tam manasıyla hayata geçirilmesi için gereken çabayı harcayacağız"

11 Kasım Cumartesi günü Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Ortak Zirvesi'nde, Gazze krizindeki duruş ve çözüm önerilerini kayda geçirdiklerini hatırlatan Erdoğan, İsrailli yerleşimcilerin ilk kez terörist olarak tanımlanmasından İsrail'in işlediği insanlık suçlarının takip edilmesine, Gazze'nin yeniden imarı için fon oluşturulmasından uluslararası barış konferansının süratle toplanmasına, İsrail'in nükleer silahlarının ortaya çıkarılmasından kimyasal silah kullanımının araştırılmasına kadar pek çok başlıkta ilk defa mutabakata varılan kararlar aldıklarını söyledi.

Erdoğan, somut adımları içeren maddelerin metne girmesinde, Türkiye'nin teklifleri ve ağırlığını koymasının belirleyici rol oynadığına işaret ederek, "Kimi hususlar beklentilerimizin altında kalsa da biz alınan kararların tam manasıyla hayata geçirilmesi için gereken çabayı harcayacağız." dedi.

Şu ana kadar 10 uçak dolusu malzemeyi, Gazze'ye ulaştırılmak üzere Mısır'a sevk ettiklerini anımsatan Erdoğan, cuma günü de içerisinde birçok ihtiyaç maddesinin bulunduğu 666 tonluk yardım malzemesi taşıyan gemiyi bölgeye gönderdiklerini ifade etti. Erdoğan, sivil yardım gemisinin pazar günü Mısır'ın El Ariş Limanı'na vardığını kaydederek, "Mısırlı kardeşlerimizle işbirliği içinde yardım malzemelerini Gazze halkına Refah Kapısı'ndan ulaştıracağız. Kanser hastaları ve yaralı çocukların tedavilerinin ülkemizde yapılmasıyla ilgili görüşmelerimiz sürüyor." diye konuştu.

"Diplomatik temaslarımızı önümüzdeki günlerde daha da artıracağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde, dünyanın pek çok ülkesinden gelen devlet ve hükümet başkanlarının eşlerinin katılımıyla Dolmabahçe'de bugün bir toplantı gerçekleştirildiğini aktararak, şöyle devam etti:

"Filistin ve barış için İstanbul'da bir araya gelen saygıdeğer misafirlerimize şimdiden teşekkür ediyoruz. Biz de diplomatik temaslarımızı önümüzdeki günlerde daha da artıracağız. Gerek bu 121 ülke, gerek bu 40 ülke, bütün bunları tek tek gerek telefon diplomasisi, gerekse ziyaret etmek suretiyle görüşeceğiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun '121 evet' oyuyla kabul ettiği Gazze kararına 'çekimser' oy kullanan ülkelerin liderlerine telefon açacağız. İkili planda Filistin'e görünür-görünmez her türlü insani desteği sağlarken, uluslararası alanda da İsrail'i yalnızlaştırmaya inşallah devam edeceğiz. Bu ülkenin, Gazzeli mazlumları hunharca katleden siyasi ve askeri yöneticilerinin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak adımlar atacağız.

Filistinlilerin evlerine, arazilerine el koymakla, günlük hayatlarını zorlaştırmakla kalmayıp, onları sokaklarda alçakça katleden yerleşimci denen teröristlerin her birinin uluslararası alanda bu sıfatla tanınması için çalışacağız. İslam dünyasının Kudüs, Filistin, Gazze hassasiyetinin hep canlı kalması için tüm mekanizmaları sürekli işler halde tutacağız. Hazreti İbrahim aleyhisselamın ateşine su taşıyan karınca misali, tek başımıza kalsak da Gazzeli mazlumları asla sahipsiz bırakmayacağız."

"İçlerindeki vesayet heveslerine hiçbir zaman set çekemediler"

Recep Tayyip Erdoğan, 1950'den beri tarihin yanlış tarafında konumlanan muhalefetin, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında da gayriinsani bir yerde durmasının tesadüf olmadığını söyleyerek, şunları kaydetti:

"Milletin ruh ve değer dünyasından kopukluk, bunların genlerinde vardır. 27 Mayıs'ı alkışlarla karşılayanlar, darbeyi 'hürriyet ve anayasa bayramı' diye millete zorla kutlatanlar, halkın vermediği yetkiyi vesayet odaklarının lütfunda arayanlar, gerektiğinde iktidar için terör örgütleri ve emperyalist güçlerle iş tutanlar, bunların hepsi de CHP zihniyetinin farklı dönemlerdeki temsilcileriydi. Biz bu zihniyeti, 40 yılı aşan siyasi hayatımızın her bir aşamasında defalarca karşımızda bulduk. 27 Nisan bildirgesinden 367 garabetine, partimize yönelik kapatma davasından MİT krizine, FETÖ'nün 17-25 Aralık girişiminden 15 Temmuz ihanetine kadar demokrasiyi, milli iradeyi ve milletin egemenliğini hedef alan tüm teşebbüslere aleni destek verenler hep bunlardı. Çünkü bunlar, vatandaşa tepeden bakma hastalığından bir türlü kurtulamadılar. İçlerindeki vesayet heveslerine hiçbir zaman set çekemediler."

"Tek parti döneminden bu yana aktörler değişti, söylemler değişti, genel başkanlar değişti ama CHP'nin faşist kodlarında en ufak bir değişim olmadı" diyen Erdoğan, Atatürk'ün partisinin kimi zaman mezhepçi fanatiklerin, kimi zaman marjinal örgütlerin, kimi zaman jakobenlerin, kimi zaman da siyasi ikbali için her kılığa giren bukalemun tiplerin elinde adeta oyuncağa döndüğünü ifade etti.

"Ayasofya davası"nı kazanan İsmail Kandemir'in cenazesi toprağa verildi "Ayasofya davası"nı kazanan İsmail Kandemir'in cenazesi toprağa verildi

Erdoğan, CHP'nin son kurultayında bu gerçekliğe bir kez daha şahitlik ettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Değişim dediler, yenilenme dediler, bir sürü albenili kavramı arka arkaya sıraladılar. Ancak kurultaylarında Selo'sundan Kavala'sına ne kadar demokrasi düşmanı varsa, tekmiline birden selam çaktılar. CHP'nin genel başkanlık koltuğunda oturan gerçekten genel başkan mı, yoksa emanetçi mi belli değil. Onu oraya oturtan efendilerinin bir sonraki adımı ne olacak, o da meçhul. Ama genel başkanın da onu oraya getirenlerin de iplerini ellerinde tutanların amaçlarının asla değişmediğini gayet iyi biliyoruz. Dikkat ederseniz, son seçimler öncesinde iyice ayyuka çıkan Kandil ve Pensilvanya ile işbirliklerini sonlandırma adına hiçbir emare göstermediler.

Seçim hezimetinin tüm faturasını sabık genel başkanlarına keserek, kendilerini temize çekmeye çalıştılar. Ziya Paşa'nın, tüm bunları anlatan çok meşhur bir beyiti var; 'En ummadığın keşf eder esrar-ı derunun, sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?' Evet, bunlar da vatandaşı, kendileri gibi balık hafızalı sanıyor. Oysa hepsi oradaydı. Bugün Meclis kürsüsünden millete siyasi etik dersi verenlerin tamamı o gün çevrilen dolapların tam göbeğindeydi. Bizim o dönem 'frankeştayn ittifakı' dediğimiz, ruhsuz, insicamı olmayan, ucube yapıyı millete umut diye pazarlayanlar kendileriydi. Bugün recmettikleri sabık genel başkanları galiba ofis açmış, inşallah mutfağı da unutmamıştır. Daha 5-6 ay öncesine kadar yere göğe sığdıramayan yine bunlardan başkası değildi.

Elbette CHP ve 7'li koalisyonda kimin kimi hançerlediği, kimin kime ihanet ettiği bizim meselemiz değildir. Daha düne kadar Türkiye'yi yönetmeye layık gördükleri Cumhurbaşkanı adaylarını, bugün günah keçisi ilan etmelerindeki çelişki bizi ilgilendirmez. Hatta genel başkanlık koltuğunda oturan yeni şahsın, selefi gibi 'çarkçı' olması da bizi alakadar etmez. Tüm bunlar CHP'nin iç meselesidir, iç hesaplaşmasıdır, o dönem yol yürüdükleri ortaklarıyla kendi aralarında açıklığa kavuşturması gereken hususlardır. Bizim için önemli olan ellerinde hançerle gezen bu kifayetsiz muhterislerin, o hançerleri milletimize saplamasının önüne geçmektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin 14-28 Mayıs'taki basiretli tercihiyle buna fırsat vermediğini belirterek, "Şimdi bunu 31 Mart'ta inşallah bir adım öteye taşıyacağız. Başta İstanbul, Ankara olmak üzere büyükşehirlerimizi yeniden toparlayarak gerçek sahiplerine inşallah teslim edelim. Zira benim milletim bunlardan çok çekti. İstanbullu, Ankaralı çok çekti hatta İzmirli de çok çekti." dedi.

Yerel seçimde "yeniden bir doğumu gerçekleştirme" çağrısı yapan Erdoğan, "CHP’nin beceriksiz belediye başkanlarının idaresinde günden güne çürüyen şehirlerimizi, aziz milletimizin de desteğiyle inşallah bu iş bilmezlerin elinden kurtaracağız. Tarih önünde bu ülkeye ve millete verdikleri zararların hesabını vermeden, bunların hiçbirine rahat, huzur yoktur. Biz, kendi adımıza, sonuna kadar bunun takipçisi olacağız." diye konuştu.