İsrail neden bu kadar pervasız? Bunun tek sebebi ne yaparsa yapsın kimsenin hesap soramayacağından emin olması mı? Esasen uluslararası bir formalite kuruluşu olan ve kimseye araç muayene istasyonu kadar dahi yaptırımı bulunmayan Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki oylamaları tiyatral bir öfke patlamasıyla karşılamasından mı? Belki ikisi de sebepler arasında ama ikisi de asıl sebep değil.

İsrail’i bu kadar pervasız hale getiren şey pür korku. Çünkü kendi itikatlarıyla Müslümanların itikadı  arasındaki farkı an az Medine Yahudileri kadar iyi biliyorlar. İyi biliyorlar ki yeryüzünden kalıcı bir hükümleri olmayacak. Bu nedenle ağa takılmış bir balık çırpınarak ellerinde ne varsa kullanmaya meyilliler. Ancak olmuyor. Çünkü Filistinlilerin de Aksa’nın da tarihin de bir sahibi var. 

Dün de olmadı. 

Gençler bunları ilk kez yaşıyor ve görüyor belki ama biz bu olanların kaçıncı devranını izlediğimizi hatırlamaya çalışıyoruz. İsrail Gazze’den neden çekilmişti? Çünkü Gazze’de artık hiçbir sokağa giremiyorlardı. Her sokakta ya bıçaklı mücahidler ya bir pencereden uzanan namlu ya da bir kaldırıma döşenmiş patlayıcı onları bekliyordu. Çıkmadılar. Çıkmak zorunda kaldılar. Askerlerinin psikolojisi darmadağın olduğu için 2004 yılında kendilerini koruyacak duvarların arkasına çekildiler.

Ancak arkasına çekildikleri duvarlar da onları korumadı. 2005 yılında Kassam Tugayları ilk roketleri ateşlemeye başlamıştı. Duvarlar geçici bir konfor sağlasa da Gazzeli mücahidler yerin altında işgal altındaki topraklara uzanan bağımsız bir ülke kurdular. Bugün yer üstünün İsrail kontrolünde olduğu pek çok toprak parçasının altı Filistin ise o günlerden bugünlere kadar uzanan emeklerin sonucu. 2006 yılında bir tünelden İsrail karakoluna çıkan mücahidler Gilad Şalit’in esir alındığı günler aslında şu yaşadığımız günlerin öncülüydü. Bu gerçeği İsrail askerlerinin cesetlerinin yerlerde sürüklendiği 7 Ekim harekatı ile herkes öğrenmiş oldu. Bütün heybetiyle 4 Arap devletinin bir araya gelip yenemediği, istihbarat servisi MOSSAD’ın her şeyden haberdar olduğu İsrail’in bir askeri, karakola tünelden çıkan bir müfreze tarafından esir alındı. O tünelden Gazze’ye götürüldü. İsrail o askeri kurtarmak için 2008 sonunda bir operasyon düzenledi ama başarısız oldu. 2011 yılında müzakereler sonucu 1 asker için binlerce Filistinli esiri serbest bıraktı. Ancak o anlaşmayı unutmadı. O anlaşmanın mimarı olan Ahmed el Caberi’nin şehid edilmesi bir sonraki dönüm noktası oldu. Bir gece vakti Filistin direnişinin roketleri İsrail kentlerine yağmaya başladı. 10 gün süren savaş İsrail’in kara operasyonuna cesaret edememesiyle sonuçlandı. 

Çünkü artık oyun değişti. Artık İsrail savunmada. Saldırı sistemleri geliştiren İsrail artık Demir Kubbe ve Davud Sapanı gibi sistemler çalışmazsa bir vatandaşının bile uyuyamayacağını biliyor. Saldırmak için değil savunmak için üretiyor.

Gazze'de şehit sayısı 35 bin 173'e yükseldi Gazze'de şehit sayısı 35 bin 173'e yükseldi

2014 yılında da geniş kapsamlı kara harekatı yaptılar. Ancak ne Şucaiyye’yi ne Tuffahiyye’yi ne de Deyr Ballut’u geçemediler. İnkar ettikleri esirlerin yılları Gazze’de geçti. Bütün güçlerine rağmen birisini bile kurtaramadılar. O zaman da HAMAS’ın askeri altyapısını çökertmişlerdi. Askeri altyapısını çökerttikleri Kassam, bu kez yeraltından değil yer üstünden geldi. Bu kez roketler değil hava indirme birlikleri yüzlerce esir aldı. 

Her şeyin sonunda kazanamadılar. Kazanamayacaklar. Çünkü Allah’ın arzında Allah’a karşı kazanılacak bir zafer yok.

Daily Ummah