Tunus'tan 9 Haziran'da yola çıkan ve İsrail'in Gazze üzerindeki ablukasını kırmayı hedefleyen "Sumud" (Arapça'da "direniş") konvoyu, Libya'nın doğusunda General Halife Hafter'e bağlı güçler tarafından engellendi. Konvoy, yaklaşık 10 otobüs, yüzlerce araç ve binlerce gönüllüden oluşuyordu. Katılımcılar arasında sendika ve siyasi figürler, insan hakları aktivistleri, avukatlar, doktorlar ve gazeteciler yer alıyordu.
Misrata'dan hareket eden konvoy, Sirte'de Hafter güçleri tarafından durduruldu. Organizatörler, Hafter'e bağlı yetkililerin iletişim ve internet erişimini kestiğini, gıda, su ve tıbbi yardımların ulaştırılmasını engellediğini bildirdi. Ayrıca, konvoyun bazı katılımcılarının gözaltına alındığı ve kötü muameleye maruz kaldığı açıklandı.
Gözaltılar ve kötü muamele
Organizatörlerin açıklamasına göre, Hafter güçleri en az 13 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında Tunuslu Ala Ben Amara ve Cezayirli blog yazarları Bilal Ourtani ile Zidane Nezar da bulunuyor. Bu kişilerin "hakaret içerikli videolar" yayınlamakla suçlandığı ve avukat ya da aileleriyle iletişim kurmalarına izin verilmediği belirtildi. Konvoy sözcüsü Wael Nawar, Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, Hafter'e bağlı yetkililer tarafından kaçırıldığını, darp edildiğini ve parasının çalındığını ifade etti.
Mısır ve BAE'nin rolü
Bazı Libyalı haber kaynakları, konvoyun Sirte'de durdurulmasının Mısır'dan gelen baskılar nedeniyle gerçekleştiğini öne sürdü. Mısır hükümeti, Filistin yanlısı herhangi bir eylemin kendi topraklarında gerçekleştirilmesi için önceden izin alınması gerektiğini bildirdi. İsrail ise Mısır'dan, bu tür eylemlere izin verilmemesini istedi.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi'nin, Hafter'e geçmişte destek verdiği biliniyor. Her iki liderin de Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) mali destek aldığı ve BAE'nin İsrail ile olan yakın ilişkileri dikkat çekiyor.
Uluslararası tepki
Konvoy, Gazze'deki insani krize dikkat çekmeyi ve yardım ulaştırmayı amaçlarken, bu engellemeler uluslararası toplumda tepki topladı. Organizatörler, gözaltındaki katılımcıların derhal serbest bırakılmasını talep ederken, yaşananları "askeri abluka" ve "yöntemli bir kuşatma" olarak nitelendirdi.