Hamaney, İran'daki ayaklanma eylemlerinde düşmanların payını bir kez daha vurguladı.
İran’da 16 Eylül’de Mahsa Amini adlı genç bir kadının ölümünün ardından patlak veren protestoların üzerinden neredeyse bir ay geçti. Çeşitli biçim ve araçlarla sistemik baskı mekanizmalarının şiddetinin artırılmasına, şiddet ve canlı mermi kullanılmasına ve internet ile sosyal medyaya erişim yasağının devam etmesine rağmen, Amini’nin ölümünden sonra başlayan rejim karşıtı protestolar tırmanmaya devam ediyor.
Şarku'l Avsat'tan aktarılan habere göre, İran İslam Cumhuriyeti’nin Dini Lideri Ali Hamaney dün yaptığı açıklamada İran’daki ‘ayaklanmalarda düşmanların payını’ bir kez daha vurguladı. Dini Lider tarafından görevlendirildiği işlerde tavsiye vermek de dahil olmak üzere çeşitli görevleri yerine getiren Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) üyeleriyle yaptığı görüşme sırasında “Son ayaklanma olaylarında düşmanın payı ve müdahalesi herkes tarafından aşikârdır” dedi.
3 Ekim'de Hamaney, İran'daki protestoların 'önceden planlanmış' olduğunu söyleyerek ABD ve İsrail'i bu olayların arkasında olmakla suçlamıştı. Dün yaptığı açıklamada son 'ayaklanma eylemlerinin' kendiliğinden çıkmadığının altını bir kez daha çizerek sokaklara inen insanlar içinde 'farklı gruplar arasında ayrım yapmanın' gerekliliğini vurguladı.
Hamaney “Son zamanlardaki halk eylemleri, kendiliğinden ortaya çıkan bir iç olay değil. Propaganda bombardımanı, zihinleri etkilemek, galeyana getirmek ve molotof kokteylinin nasıl yapılacağını öğretmek gibi eylemler apaçık düşman tarafından yapılan eylemlerdir. Ayaklanma eylemlerine katılanların hepsi aynı çizgide yürümüyor. Bu insanların bir kısmı, düşmanın ajanıdır. Buna benzer bir eğilime sahip değilse de düşmanla aynı istikamette olan heyecanlı insanlardır. Birinci kategoride adli ve güvenlik makamları üzerine düşen görevi yapmalıdır. İkinci kategoride ise kültürel çalışmalar yapılmalıdır” açıklamasında bulundu.
Protesto hareketinin ilk ayının tamamlanmasına az bir süre kalırken yetkilileri görevlerinden ‘kopmamaya’ çağıran Hamaney, “Düşmanın amaçlarından biri de son zamanlarda isyanlarla ülke yetkililerini meşgul ederek asıl işlerinden kopmalarını sağlamaktır. Yetkililer, gerek yurt içi gerekse yurt dışı ile ilgili olsun, asıl işlerini yapmalı ve bunları aksatmamaya özen göstermelidir” dedi.
Aynı bağlamda İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, ülkede yaşanan protestolar sonucunda bir 'devrim olmayacağını' söyledi. Vahidi açıklamasının devamında “Düşmanlarımız protestolara destek vererek siyasi bir darbe yapabileceklerini sanıyorlar ancak bu aptalca. Çünkü ülkemiz hakkında hiçbir şey bilmiyorlar” ifadelerini kullandı. İran halkının, ABD ve Batı'nın İran'a gösterdiği sempatinin ‘yapay’ olduğunu ve bunun altında sadece kendi siyasi çıkarları olduğunu bildiğini söyleyerek “Diğer şeylerin yanı sıra, genç bir kadının ölümünü İslam karşıtı gündemleri için kullanmaya ve genç erkekleri ateistlere dönüştürmeye çalışıyorlar” dedi.
Bakan “Bizim ve din adamlarının görevi, sosyal medya üzerinden Batı hakkında sahte bir imaj edinen gençleri eğitmektir” dedi.

Sahne ve kurbanlar
Ancak, rejimin tüm bu karşı söylemleri, sokaktaki ve başka yerlerdeki hareketleri engellemeyi başaramadı. Tahran'da ve başka yerlerde, özellikle de Reşt, Sari, Meşhed, Şiraz, İsfahan, Şahinşehr, Kerec ve çevresi ile başkentteki Lalezar Caddesi'nde çeşitli protestoların yapıldığına dair raporlar geldi.
Oslo merkezli İran İnsan Hakları (IHR) sivil toplum kuruluşuna göre rejimin güvenlik güçleri ülke genelinde üç haftadan fazla bir süre içinde en az 108 kişiyi öldürdü. Ayrıca, İran'ın güney doğusunda yer alan Sistan ve Beluçistan eyaletinin Zahidan şehrinde en az 93 kişi daha öldürüldü.
30 Eylül'de Zahidan'da, bir genç kızın bölgedeki bir emniyet müdürü tarafından tecavüze uğradığı yönündeki haberlerin ardından çıkan öfkeli protestolar sırasında çatışmalar başladı. IHR Başkanı Mahmud Emiri Mukaddem dün yaptığı açıklamada, “Uluslararası toplum derhal bir yanıt vererek Kürdistan'da daha fazla cinayet işlenmesini önlemeli” ifadelerini kullandı.
IHR, Kürdistan'daki ‘baskı’ düzeyine ilişkin yürüttüğü araştırmasının internete getirilen kısıtlamalar yüzünden yarım kaldığını belirtti. Kürdistan’da ve Kürdistan’ın yönetim merkezi Senendec’teki göstericilerin ‘yakında kanlı bir şekilde bastırılacağı’ konusunda uyarıda bulundu.
IHR ‘şehrin, son üç gün içinde büyük protestolara ve kanlı bir bastırmaya tanık olduğunu’ söyledi. Düne kadar Mazenderan eyaletinde 28, Kürdistan eyaletinde 14, Gilan ve Batı Azerbaycan eyaletlerinde 12 ve Tahran eyaletinde 11 ölüm kaydedildiğini bildirdi. IHR, saydığı veriler içinde geçen pazar günü 'raporlara göre, İran'ın kuzeyindeki Reşt Merkez Hapishanesi içinde çıkan protestolar sırasında hayatını kaybeden altı kişinin ölümünün' olmadığını açıklayarak olayla ilgili soruşturmanın devam ettiğini bildirdi. Aseluye'deki (İran'ın güneybatısında) petrokimya tesisinde çalışan işçiler ile Abadan (batıda) ve Buşehr (güneyde) rafinerilerindeki çalışanların grevlere ve gösterilere katıldığını belirtti.

Çocuklar…
IHR, İran güvenlik güçlerinin geçtiğimiz hafta sokaklarda ve okullarda gösteri yapan birçok çocuğu tutukladığını kaydetti. Emiri Mukaddem, "Çocukların yasal olarak gösteri yapma hakkı vardır. Birleşmiş Milletler (BM), İslam Cumhuriyeti'ne baskı yaparak İran'daki çocuk haklarını savunmakla yükümlüdür" dedi.
Tahran merkezli Çocuk Haklarını Koruma Derneği, güvenlik güçlerini çocuklara karşı şiddete başvurdukları için kınadı. 'Çocuklarının nerede olduğu konusunda ailelere bilgi verilmemesini, avukat olmadan dosyalarının yönetilmesini ve çocuk dosyalarında uzmanlaşmış hakimlerin ve polislerin olmamasını’ eleştirdi. Bundan hükümetin sorumlu tutulması gerektiğini de vurguladı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutan Yardımcısı Ali Fedevi, bu ayın beşinde İran medyasına yaptığı açıklamada 'son protestoların çoğunda tutuklananların ortalama yaşının 15 olduğunu' söyledi. İnsan hakları avukatı Hasan Reisi, 'yaşları 12-13 arasında ve 18-19 arasında değişen yaklaşık 300 kişinin polis tarafından gözaltında tutulduğunu' ve içlerinden bazılarının uyuşturucu davalarından hüküm giymiş yetişkinlerin kaldığı cezaevlerine yerleştirildiğini belirtti.
Baskıyı gittikçe artırma doğrultusunda yetkililer Instagram ve WhatsApp da dahil olmak üzere sosyal ağlara erişimi engelledi. NetBlocks web sitesi 'sabah saatlerinde internet trafiğinde ciddi düşüşler tespit ettiğini' bildirdi. NetBlocks, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda "Olayın, protestoların ortasında serbest bilgi akışını daha da sınırlaması muhtemel" ifadelerini kullandı.
Üniversiteler
Tahran Üniversitesi, Tahran Tıp Bilimleri Üniversitesi ve Şerif Sanayi ve Teknoloji Üniversitesi'nden 200'den fazla öğretim görevlisi, üniversitenin geçen hafta güvenlik güçleri tarafından basılmasını kınayarak vatandaşların barışçıl protesto hakkını desteklediklerini açıkladı. Ortak bir açıklama yapan öğretim görevlileri “Ülkede kapsamlı bir ilerleme ve gelişme yuvası olması gereken üniversite, son yıllarda bilim karşıtı radikal unsurların yoğun saldırılarına maruz kalıyor ve bu bilim kurumunun güvenliğini tehlikeye atıyor" ifadelerini kullandı. Ayrıca 'bu acı olayların tekrar yaşanmasını engellemek' adına ciddi bir iradenin olmamasını eleştirdiler.
Öğretim görevlileri ‘ülkedeki tüm üniversite öğrencileri için derhal ve koşulsuz bir özgürlük’ çağrısı yaptıkları açıklamalarını şöyle sürdürdüler:
“Daha önce Tahran Üniversitesi'ne, Tebriz Üniversitesi'ne ve diğer üniversitelere saldıranlardan belirleyici ve düzgün bir şekilde hesap sorulsaydı ve bu barbarca saldırıların sorumluları mahkemelerin ve kamuoyunun önüne çıkarılsaydı, bugün bu saldırıların tekrarına ve Şerif Sanayi ve Teknoloji Üniversitesi’ndeki trajedilere şahit olmayacaktık.”
Ayrıca Tahran Üniversitesi yönetimini ‘tutuklanan tüm öğrencilerin serbest bırakılmasını takip etmeye, akademisyen örgütleri tarafından üniversitelerde toplantılar düzenlenmesinin temelini atmaya ve kırmızı çizgiler çizerek üniversitelerde sivil faaliyetlerin maliyetini artırmamaya’ çağırdılar. Öğretim görevlileri ‘barışçıl toplantıların düzenlenmesine izin verilmemesini ve ardından öğrencilerin kargaşaya katılma suçlamasıyla tutuklanmasını’ kınadıklarını açıkladılar.
Açıklamada son olarak ‘İçişleri Bakanlığı ve rejim yetkililerinden vatandaşların, partilerin ve kuruluşların yasal protestolar yapması için alan açmaları ve barışçıl protestolara ayaklanma ve kaos gibi suçlamalarla yaklaşmamaları’ talep edildi.






