İranlı genç Mahsa Amini'nin (22) ahlak polisi İrşad Devriyeleri tarafından gözaltında öldürülmesinden bu yana devrimci İran sokağının öfkesini dizginleme çabaları ile protestocuları ezme tehdidi, İran hükümetinin protestolar karşısındaki pozisyonuyla ilgili kafa karışıklığını yansıtıyor.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli Bloomberg haber ajansından aktardığı habere göre İslam Cumhuriyeti Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri'nin geçen Pazar günü İrşad Devriyeleri’nin lağvedilmesine ilişkin yaptığı açıklamaların bu teşkilatın “resmi olarak tasfiyesi” anlamına gelmediğini kaydetti.

Bloomberg, Muntazeri'nin kararının politikada büyük bir değişikliği temsil ettiği fikrini eleştirdi ve "protestocuların zorunlu kıyafet yönetmeliğinin tamamen kaldırılmasına yönelik taleplerini ele almadığına veya sivil özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ile ilgili geniş bir şikayet listesiyle ilgilenmediğine" dikkat çekti.

Diğer yandan The New York Times, kararı "protesto hareketi lehine tavizlerin başlangıcı ve yıllardır bu tartışmalı yapıyı dağıtmanın hayalini kuran kadınlar için de büyük bir zafer" olarak nitelendirdi.

Geçen Perşembe günü İran Başsavcısı, yetkililerin ülkedeki başörtüsü düzenlemelerini incelediklerini ve 15 gün içinde bir karar vereceklerini duyurdu.

Gazete, ahlak polisi sonunda dağıtılırsa, bunun "devletin kadınların ne giydiğini denetleme yeteneği üzerinde büyük bir etkisi olacağını" kaydetti. Ancak, yetkililerin kadınların başörtüsü takmasını ve vücutlarını örtmesini zorunlu kılan yasaları gevşetmeyi planlayıp planlamadıklarının henüz netleşmediğini bildirdi.

Amini'nin ölümüyle tetiklenen İran protestoları, başlangıçta zorunlu kıyafet kurallarına odaklandı, ancak kısa sürede dini rejime son verilmesi ve daha fazla sosyal özgürlük alanı açılması taleplerine dönüştü.

Gözlemciler, İran yönetiminin bu adımın ülkedeki şiddetli protestoları yatıştırmayı amaçladığını, ancak Muntazeri'nin açıklamalarının İran yöneticilerinin başörtüsü yasasında büyük değişiklikler yapma yönündeki üst düzey bir kararını yansıtıp yansıtmadığının belirsiz olduğunu ifade etti.

Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı Direktör Yardımcısı Sanam Vakil, İran'ın tutumunu şöyle değerlendirdi: "Bence İran liderleri sadece esnek olabileceklerini kanıtlamaya çalışıyorlar, ancak yapmadıkları şey anlamlı tavizler vermek. İran rejimi, bu tür tavizlerin henüz sokaklara çıkmamış İranlılar arasında gösterilere verilen daha geniş desteği aşındırıp aşındıramayacağını test ediyor gibi görünüyor".

Londra merkezli bir insan hakları örgütünde çalışan Mahsa Mardani de şu değerlendirmede bulundu: "Muhtemelen yorgunlar ve bunun gibi bazı küçük yüzeysel tavizlerin kendilerine karşı ayaklanmayı bastıracağına inanıyorlar. Bu adım kesinlikle protestocuları durdurmayacak veya protestocuları yatıştırmayacak".

Şarku'l Avsat’ın Wall Street Journal’dan aktardığına göre, İranlı bir protestocu şu şekilde konuştu:

"Ahlak polisinin dağıtıldığının duyurulması, insanları protesto çağrılarından uzaklaştırmak veya aktivistler arasında bölünmeler ve şüpheler uyandırmak için yanıltıcı bir haberdi. Bu, insanların rejime olan nefretini değiştirmiyor ve protestolar devam edecek".

Analistler, protestolara verilen yaygın desteğin hükümeti; hükümet binaları, resmi etkinlikler ve ülkedeki diğer önemli etkinlikler dışındaki çoğu kamusal alanda başörtüsü yasası uygulamasından vazgeçmeye zorlayabileceğini kaydetti.

Bu bağlamda İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İran İslami sisteminin ülke anayasasında şart koşulduğunu belirterek, "Anayasayı uygulamanın esnek olabilecek yollarının olduğuna" dikkat çekti.

İran yönetimi tarafından atılan adımların ve yapılan açıklamaların farklı yorumlanmasına ve bazılarının ciddiyetinin sorgulamasına rağmen DMO, güvenlik güçlerinin "isyancılara, haydutlara ve teröristlere merhamet göstermeyeceğini" vurgulayarak protestocuları tehdit etmek için sokağa çıktı.

Bu tehdit, mağazalar ve şirketler için genel grevin yürürlüğe girmesiyle birlikte Çarşamba günü başkent Tahran'da kitlesel miting çağrılarıyla karşılandı.

Wall Street Journal, Tahran'da planlanan gösterilere çok sayıda insanın katılmasıyla bu hafta göstericilerin kendi sınavlarını vereceklerini aktardı. Rejim karşıtı gösterilere yönelik yaygın halk desteğine rağmen, önceki protesto çağrıları yalnızca mütevazı kalabalıkları kendine çekmişti.

Gazete, Pazartesi günü İran'daki esnaf ve kamyon şoförlerinin yaklaşık 40 şehir ve kasabada grev düzenlediğini belirtti. Bu, hükümetin ahlak polisinin dağıtılmasını onaylamayı reddetmesi nedeniyle protestocuların ülke çapında üç günlük genel grev çağrılarına yanıt olarak geldi.

İran gazeteleri, özellikle dini şehirlerde kadınların başörtüsü takması için daha fazla ahlak polisinin devriye gezdiğine ve polis tarafından başörtüsü üzerindeki kısıtlamaları güçlendirmeleri için mağaza müdürlerine talimat verildiğine dikkat çekti.

Gazeteler, esnafın grev uygulamasının göstericileri memnun ettiğine işaret etti. Çünkü grev Tahran, Kerec, İsfahan, Meşhed, Tebriz ve Şiraz gibi büyük şehirlerde rejime karşı hoşnutsuzluğun hala yaygın olduğunu gösterdi. Ülkedeki Kürt nüfusunun çoğunun yaşadığı Batı İran'daki grev hareketine 19 şehrin katılması da bu hoşnutsuzluğun bir göstergesi olarak kabul ediliyor.

New York merkezli bağımsız bir kuruluş olan İran İnsan Hakları Merkezi'nin Direktörü Hadi Ghaemi protestolarla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

"Sıradan İranlılar için ahlak polisi artık önemli değil. Hatta rejimin eylemleri daha fazla protestocuyu cesaretlendirmeye hizmet edebilir. Protestocuların şikayetleri artık ahlak polisi veya başörtüsü yasasından çok daha derinlere iniyor ve bu yüzden yüzlercesi hala hayatını tehlikeye atıyor. Bu, tüm siyasi sistemi sorgulayan çok daha büyük bir şeye dönüştü. Ahlak polisinin dağıtılması, Amini'nin ölümünden hemen sonra yapılsaydı bir fark yaratabilirdi. Ama şu aşamada dağıtılması, rejimin protestocuların otoriter yönetimi sona erdirmeye yönelik daha geniş taleplerinden uzaklaştırmak için çaresiz bir girişiminden başka bir şey değil".

Kaynak: Şarku'l Avsat