İran, dışarıdan bakıldığında çelişkili iki farklı gerçeği aynı anda yaşıyor. Bir yandan Tahran'ın hareketli caddelerinde kot pantolon ve spor ayakkabı giyen, başörtüsü takmayan kadınlar, kafelerde Batı müziği eşliğinde bir arada oturan çiftler görülüyor. Bu tür serbestlikler, ülkeyi uzun süredir tanımlayan katı sosyal kuralları yavaşça aşındırıyor.
Ancak bu sosyal rahatlamanın altında, rejim muhalifleri için daha karanlık bir tablo yatıyor. Reuters'a konuşan İran içindeki aktivistler, ülkenin ruhani liderlerinin huzursuzluğu önlemek ve korku salmak amacıyla siyasi muhalefete yönelik baskıyı tırmandırdığını belirtiyor.
Baskı stratejisi: Görünür taviz, gizli bastırma
İranlı yetkililer ve eski bir reformist yetkiliye göre, otoritelerin stratejisi oldukça hesaplı: Ülkenin ekonomik izolasyonu ve toplumsal hoşnutsuzluk ortamında kamuoyunu yatıştırmak için görünür kısıtlamaları (özellikle başörtüsü yasağını) gevşetmek; ancak aynı zamanda siyasi muhalefete yönelik baskıyı sessizce derinleştirmek.
Washington D.C. merkezli Orta Doğu Enstitüsü'nden Alex Vatanka, bu yaklaşımı "taktiksel yönetim" olarak nitelendirerek, "Bu çelişki kasıtlıdır: Halk için bir rahatlama vanası, ancak gerçek muhalefet üzerinde sert bir tavan" yorumunu yaptı.
Mahsa Amini'nin 2022'de gözaltında ölümüyle tetiklenen protestolarda sembol haline gelen başörtüsü zorunluluğu, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın sertlik yanlısı "Hicap ve İffet" yasasını uygulamayı reddetmesiyle şu anda daha seçici bir şekilde uygulanıyor.
İdamlar 1989 seviyesinde
Ancak eleştirmenler, sosyal yaşamdaki bu iyileşmelerin, derinleşen baskıyı maskelemek için özenle kurgulanmış gösteriler olduğunu savunuyor.
İran'daki idam oranı 1989'dan bu yana görülmemiş seviyelere ulaştı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi'nin verilerine göre, 21 Ekim 2025 itibarıyla yetkililer bu yıl en az 1.176 kişiyi infaz etti. Bu, günde ortalama dört idam anlamına geliyor.
Hak grupları ve aktivistlere göre, son aylarda yüzlerce gazeteci, avukat, öğrenci, yazar ve insan hakları savunucusu taciz edildi, gözaltına alındı veya cezai tedbirlere maruz kaldı. Rejim, baskıyı meşrulaştırmak için ulusal güvenliği gerekçe göstererek, aralarında Kürtler, Beluçlar ve Araplar gibi azınlık gruplarından üyelerin de bulunduğu 21.000'den fazla kişinin tutuklandığını açıkladı.
Rejimin iç ve dış baskıları artıyor
İran'ın ruhani liderleri, içerideki yaygın hoşnutsuzluk ile İsrail ile yaşanan çatışmanın ve nükleer müzakerelerin sekteye uğraması nedeniyle artan dış baskı arasında sıkışmış durumda. Eylül ayında nükleer anlaşmaya ulaşılamaması üzerine BM yaptırımlarının geri gelmesi, İran ekonomisi üzerindeki baskıyı önemli ölçüde artırabilir.
Aktivistler, sosyal kısıtlamaların gevşetilmesinin insanları sokaklardan uzak tutmak için bir "yara bandı" olduğunu belirtirken, Vatanka, dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in stratejisinin iki ayaklı olduğunu ifade ediyor: "Dışarıda İsrail veya ABD ile savaşı önlemek için dar bir diplomatik kapıyı açık tutarken, içeride kademeli tavizlerle deney yapıyor."