İslam düşmanlığı ya da Müslümanlık karşıtı ırkçılık olarak adlandırılan İslamofobi, sadece Batı toplumlarına ait bir mesele olmaktan çıkarak, Müslüman toplumlarda da görülmeye başlandı.
Müslüman toplumlarda radikal İslamofobik eğilimlerle karşılaşılırken, Türkiye'de özellikle medya araçlarıyla oluşturulan algı çalışmaları, gençlerin İslam'a bakış açılarını olumsuz olarak yönlendirmeyi amaçlıyor.
İslamofobi genellikle İslam ve Müslümanlar hakkındaki klişeler ve yanlış bilgilerden beslenir. Nefret söylemi, ayrımcılık ve hatta şiddet eylemleri gibi çeşitli şekillerde kendini gösterir. İslamofobinin yalnızca bireylere ve topluluklara zarar vermekle kalmayıp, aynı zamanda eşitlik ve çeşitliliğe saygı gibi temel değerleri de baltaladığını kabul etmek önemlidir.
İslamı; iman, ibadet ve ahlak esasları ile birlikte bir bütün olarak kavrayamamak, Türkiye'deki İslamofobinin en önemlli sebeplerinden biriyken, İslam’ı anlatmanın ve bir örnek üzerinde izah edebilmenin önemi de İslamofobiyle doğru orantılıdır.
İslam'ın temel ilkeleri, değerleri ve topluma katkıları hakkında bilgi edinerek, genellikle korku ve önyargıya yol açan algı çalışmalarını yıkmak, İslamofobi ile mücadelede çok önemli bir rol oynamaktadır.
İslam adına hareket ettiğini iddia eden kişi veya gruplar tarafından gerçekleştirilen terör eylemleri, İslami bilgilerin çarpıtılmasından kaynaklanmaktadır. Siyasi çıkarlar, şiddeti haklı çıkarmak için dini kavramları manipüle ederek İslamofobi kavramını tetiklemektedir. Oysa İslam, barışı, adaleti, hoşgörü ve merhameti temsil eder.
Türkiye'de son dönemde muhalefet siyasetinin başarısızlığı, din inancını özgürce yaşayabilen Müslümanlara kanalize edilmeye çalışılıyor. Bunun en yakın örneği olarak ise HÜDA PAR'ın çarşaflı kadın temsilcilerine karşı yürütülen karalama kampanyaları öne çıkıyor. Her şeye rağmen muhalefetin Müslümanlara karşı gerçekleştirdiği ırkçı nefret söylemleri incelendiğinde, bunun sadece siyasi araç değil, kendinden olmayanı şeytanlaştıran kibirli bir bakış açısı olduğunu gözler önüne seriyor.
Bölünme ve hoşgörüsüzlükle boğuşan bir dünyada, özellikle İslamofobiyi ele alan bir yasa, Müslümanların haklarını korumak, önyargı ve klişelerle mücadele etmek, sosyal uyumu teşvik etmek ve aşırılıkla mücadele etmek için güçlü bir araç olabilir. Toplumlar, İslamofobik eylemlere karşı yasal önlemler alarak; sosyal uyumu, kapsayıcılığı ve İslam'a saygı duyulan bir geleceği teşvik etme yönünde önemli bir adım atabilir.
Türkiye’de geçmiştekilerin aksine kendi değerleri ve kimliğiyle kavga etmeyen siyasi iradenin iktidarda olması, İslamofobiyle mücadelede Türkiye’nin elini güçlendiren bir faktör halinde. İslamofobiyi ele alan kapsamlı bir yasa, Türkiye'yi yabancılaştırmak ve gençleri aşırılık yanlısı marjinal ideolojilere iten yozlaşmış Batı'nın hedeflerinin de önüne geçerek aynı zamanda Müslümanlar'ın umudu olan Türkiye'yi daha güçlü yarınlara taşır.
