İsrail'in İran'a yönelik kapsamlı hava saldırıları, yalnızca nükleer santrifüjleri ve füze kapasitelerini yok etmeyi değil, aynı zamanda İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in hükümetini zayıflatmayı ve rejimi çöküşün eşiğine getirmeyi hedefliyor. İsrailli, Batılı ve bölgesel yetkililer, bu kampanyanın İran'ı müzakere masasına zorlamak için tasarlandığını belirtiyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun öncelikli hedefi, İran'ı nükleer zenginleştirme programından, balistik füze geliştirme projelerinden ve bölgedeki militan gruplara verdiği destekten tamamen vazgeçmeye zorlamak. Bunun yanı sıra, rejimin iç dayanıklılığını kırarak İran'ı bölgesel bir tehdit olmaktan çıkarmak istiyor. İsrailli bir yetkili, bu kampanyanın amacını “rejimin gücünü projekte etme ve iç bütünlüğünü koruma kapasitesini tüketmek” olarak tanımladı.
Hamaney rejimi krizle karşı karşıya
İran, 1979 İslam Devrimi'nden bu yana en büyük varoluşsal krizle karşı karşıya. İsrail, gelişmiş F-35 savaş uçakları, insansız hava araçları, siber saldırılar ve Mossad ajanlarının suikast operasyonlarıyla İran'ın derinliklerine kadar operasyonlar düzenleyebiliyor. İsrail, son günlerde hedeflerini genişleterek Tahran'daki devlet televizyonu ve polis merkezleri gibi hükümet kurumlarını da vurdu.
İsrail'in saldırılarının, Hamaney'in iç çevresine büyük zarar verdiği, nükleer altyapıyı tahrip ettiği ve üst düzey güvenlik yetkililerini öldürdüğü bildiriliyor. Washington Institute for Near East Policy'den Dennis Ross, rejimin kendini savunmakta zorlandığını belirterek, “Rejim kendini savunmasız hissediyor.” dedi. Ancak, Ross'a göre İsrail'in birincil hedefi rejim değişikliği değil, İran'ın nükleer programını ve füze kapasitesini felce uğratmak.
Bölgesel endişeler ve uluslararası tepkiler
Bölgesel hükümetler, İran'daki durumun kontrolden çıkmasından ve kaosa dönüşmesinden korkuyor. Orta Doğu Enstitüsü'nden Alex Vatanka, İran'daki bir çöküşün Azerbaycan'dan Pakistan'a kadar uzanan bir istikrarsızlık dalgasını tetikleyebileceği konusunda uyardı. Vatanka, “İran'ın çöküşü, bölgedeki kırılgan devletleri istikrarsızlaştırır ve uzun süredir uyuyan çatışmaları yeniden alevlendirir.” dedi.
İran'ın geleneksel gölge savaşı taktikleri, İsrail'in Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısına yanıt olarak başlattığı operasyonlarla çöktü. Hamas Gazze'de, Hizbullah Lübnan'da yenilgiye uğratıldı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad isyancılar tarafından devrildi ve Yemen'deki Husiler savunmaya çekildi. Bu durum, İran'ı bölgesel müttefiklerinden izole etti. Rusya ve Çin gibi müttefikler ise İran'a destek vermekte tereddüt ediyor.
Rejimin dayanıklılığı ve gelecek senaryoları
İran'ın iç muhalefeti parçalanmış durumda ve Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) rejimin omurgası olarak sağlam bir şekilde duruyor. Yaklaşık 250.000 savaşçıya sahip olan IRGC'nin, rejimin çöküşüne karşı en büyük engel olduğu belirtiliyor. Ayrıca, İran'da büyük sokak protestoları görülmüyor ve halkın önemli bir kısmı İsrail'e karşı öfke duyuyor.
Uzmanlar, Hamaney'in devrilmesinin bile rejimi sona erdirmeyeceğini, aksine daha sert bir yönetimin ortaya çıkabileceğini öngörüyor. Atlantic Council'den Jonathan Panikoff, “Teokratik bir İran hükümetinin yerini alacak olan şey demokrasi değil, Devrim Muhafızları'nın kontrolündeki bir yönetim olacaktır.” dedi.
ABD'nin rolü ve gelecek adımlar
İsrail, İran'ın nükleer tesislerini tamamen yok etmek için ABD'nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Özellikle, yer altındaki Fordow gibi tesisleri hedef almak için ABD'nin büyük bunker delici bombalarına gerek var. Ancak, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'la müzakerelere açık kapı bırakması, İsrail'in operasyonlarının süresini etkileyebilir.
Bölgedeki belirsizlik sürerken, İran'daki bir rejim değişikliğinin yaratacağı güç boşluğunun sonuçları konusunda endişeler artıyor. Körfez ülkeleri, İran'ın çöküşünün bir iç savaşı tetikleyebileceği ve bölgesel istikrarsızlığı artırabileceği konusunda uyarıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da İran'da zorla rejim değişikliğinin Irak ve Libya'daki müdahalelere benzer bir kaosa yol açabileceğini belirtti.