Ürdün Su Bakanlığı, 22 Kasım 2021'de, ülkesiyle İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) 2022 yılında, enerji ve su alanında ortak bir projenin fizibilite sürecine başlanması için "niyet beyanı" imzaladığını bildirmişti.

Projeye göre, Ürdün, İsrail'e yıllık 600 megavat güneş enerjisi, İsrail de Ürdün'e 200 milyon metreküp arıtılmış su ihraç edecek, güneş enerjisi ise BAE'nin ABD gözetiminde Ürdün'de kuracağı güneş tarlalarından elde edilecekti.

Ancak İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de devam eden saldırılarını durdurmaması ve Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilgili Amman yönetiminin aldığı siyasi tavrı görmezden gelmesi üzerine, Ürdün su-enerji değişimi anlaşmasını durdurma kararı aldı.

Ürdün yönetiminin projeyi durdurma kararını AA'ya değerlendiren uzmanlar, kararın "Ürdün'ün İsrail'e muhtaç olmadığına yönelik açık bir mesaj" olduğunu belirterek, uygulamaya geçirilebilecek alternatiflerin bulunduğunu kaydetti.

Ürdün'ün su ihtiyacını karşılamaya yardımcı, acil çözümlere ihtiyacı olduğu ve Amman'ın şu anda "gerçek bir sınavla" karşı karşıya olduğunu ve bunu aşmasının ise İsrail'e karşı siyasi ve ekonomik zafer olacağı belirtiliyor.

Bahreyn ve Arap Birliği'nden "Orta Doğu Uluslararası Barış Konferansı" düzenlenmesi çağrısı Bahreyn ve Arap Birliği'nden "Orta Doğu Uluslararası Barış Konferansı" düzenlenmesi çağrısı

Uzmanlara göre, mevcut durum, Amman yönetimini, "daha özgün ve yeni" fikirler aramaya ya da uygun alternatifler bulmak için bölgesel dostlarına ve müttefiklerine başvurmaya itecek.

Kriz 1970'lerden beri bekleniyordu

Jeofizik uzmanı George Haddadin, yaptığı açıklamada, "Ürdün'deki su krizinin, alternatiflere değil çözüme ihtiyacı var. Bu krizin 1970'li yıllardan beri Ürdün'de yaşanması yetkililer tarafından bekleniyor." dedi.

Ürdün'ün krizi gerçekçi ve milli yollarla çözmesi gerektiğini ama bunun gerçekleşmediğini savunan Haddadin, Ürdün'ün kendi ihtiyaçlarını karşılayabileceği noktayı aşıp su açığının 400 milyon metreküpe ulaşmasıyla krizin daha da derinleştiğini ifade etti.

Ülkenin su konusunda karşı karşıya olduğu krizin büyüklüğünü göstermek için uluslararası standartlarla kıyaslama yapan jeofizik uzmanı Haddadin, "Ürdün'de kişi başına düşen payın şu anda sadece 80 metreküp civarında olduğunu, uluslararası standartların ise kişi başına düşen doğal payın yıllık bin metreküp seviyelerinde olduğunu" kaydetti.

Yaşanan krizi "dış yardım ve çözümlere güvenildiği ve iç kapasitenin kullanılmasının ihmal edilmesine" bağlayan Haddadin, "İsrail'le fiilen bir anlaşma yok, daha ziyade taslak bir anlaşma var. Şahsi kanaatim, kendi imkanlarımızı, milli kabiliyetlerimizi iyi kullanırsak bir kaybımız olmaz, aksine gerçek çözüme giden yolda adım atarız. Başta Suriye ve Suudi Arabistan olmak üzere komşu ülkelerden bize gelen ve 'el-Meded' olarak bilinen geniş vadilerdeki su birikintilerinin yanı sıra su havzalarını da besleyen yer altı sularımız var." değerlendirmesinde bulundu.

"İsrail'e ihtiyacımız yok"

Siyasi analist Ahmed el-Bersan, Ürdün'de su olduğunu tüm uzmanların söylediğini belirterek, "İsrail'e ihtiyacımız yok. İsrail'den su sağlarsak, geçmişte olduğu gibi bize kirli su verecekler." ifadelerini kullandı.

Filistin ve İsrail meseleleri konusunda çalışmalar yapan Bersan, "Ürdün, İsrail'in siyasi sömürüsü altında kalmamak için su, elektrik ve doğal gaz konuları başta olmak üzere İsrail ile ilişkisinin her alanına alternatifler bulmalı. Su arama konusunda Suudi Arabistan ile işbirliği yapabilir." diye konuştu.

Bersan, Ürdün'ün Filistin ve Gazze'de yaşananlara sert bir şekilde karşı çıkması sebebiyle er ya da geç İsrail'le çatışma ortamına çekilebileceğini söyledi.

Ürdün yönetimi, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları sebebiyle Tel Aviv Büyükelçisini, geri çağırmış ve protestolar sonrası ülkesine giden İsrail'in Amman Büyükelçisinin dönmesine de izin vermeyeceğini açıklamıştı.

"Saldırılar ilişkileri altüst etti"

Haşimi Üniversitesi Siyaset Bilimi hocası Prof. Dr. Cemal eş-Şelebi ise İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının Ürdün ile İsrail arasındaki ilişkinin birçok yönünü "altüst ettiğini" dile getirdi.

Büyükelçilerle ilgili alınan geri gönderme ve su karşılığı enerji anlaşmasının durdurulması kararının, iki taraf arasındaki ilişkilerin "dip noktaya" ulaştığının göstergesi olduğu yorumunda bulunan Şelebi, Ürdün'ün, İsrail'in kendisine yönelik, doğrudan tehdidine karşı koymak için yeni politikalar ve stratejiler benimseyerek enerji, su ve gaz alanındaki ilişkilerini yeniden formüle etmesi gerektiğini vurgulayarak, "Batı Şeria nüfusunun yerinden edilmesi senaryosu Ürdün için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor." dedi.

Ürdün'ün olası bir durumda, Suriye sınırında yer alan El-Vahde Barajı'ndan su ihtiyacını karşılamasına yardımcı olmak için Şam tarafıyla müzakere yapma olasılığının da bulunduğunu aktaran Şelebi,"İsrail ile Ürdün arasındaki ortak dosyaların yönetiminin yeniden değerlendirilmesi, siyasi iradeyi gerektirdiği gibi aynı zamanda mali ve insan kaynağı da gerektiriyor. Bu da uzun vadeli rasyonel ve akılcı politikalar ile başarılabilir." şeklinde konuştu.