İsrailli oyuncu ve model Sarai Givaty'nin son açıklamaları, Gazze'deki soykırım gündeminin ortasında tansiyonu yükseltti ve sanat dünyasında etik değerler üzerine yeni bir tartışma başlattı. Givaty, ABD'de gerçekleştirdiği bir konuşma sırasında Filistinli çocuklara yönelik sarf ettiği nefret içerikli sözlerle manşetlere taşındı.
Givaty, konuşmasında skandal bir iddiada bulunarak, "Bazı çocuklara karşı harekete geçmezsek, bu çocuk büyüyüp bir terörist olacak." ifadelerini kullandı. Bu sözler, özellikle sivil halkın ve çocukların en ağır bedeli ödediği mevcut çatışma ortamında, çocukların hedef alınmasını meşrulaştırma çabası olarak yorumlandı. Uluslararası insan hakları örgütleri ve kamuoyu, bu açıklamaları "ırkçı" ve "insanlık dışı" olarak nitelendirerek oyuncuya yoğun tepki gösterdi.
Sanat camiasından tepki: "Barış dili yerine aşırı milliyetçilik"
Sanat ve akademi çevrelerinden gelen eleştiriler, Givaty'nin ifadelerinin, sanatın barış, empati ve hoşgörü diline taban tabana zıt olduğunu vurguluyor. Eleştirmenler, bir kamu figürünün bu denli ayrımcı bir söylemle öne çıkmasının, İsrail'de yükselişte olan aşırı milliyetçi ve ayrılıkçı söylemleri tehlikeli bir şekilde güçlendirdiğine dikkat çekiyor. Givaty'nin sözleri, soykırımın sadece askeri alanda değil, aynı zamanda söylem düzeyinde de insanlık değerlerini aşındırdığı gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Çelişkili durum: Kendi siyasetçilerini eleştirirken nefret söylemi yaydı
Tartışmaları daha da alevlendiren bir diğer nokta ise Givaty'nin aynı konuşma içerisinde çelişkili bir tutum sergilemesi oldu. İsrailli oyuncu, bir yandan bazı siyasetçileri ülkenin uluslararası imajını zedelemekle suçlarken, diğer yandan bizzat kendisi Filistinli çocukları topyekün hedef gösteren bir nefret söylemi yaydı. Bu durum, eleştirmenler tarafından ikiyüzlü ve tutarsız bir davranış olarak değerlendirildi.
Sosyal medya platformlarında hızla yayılan açıklamalar, Givaty'nin kariyerini ve itibarını ciddi şekilde zedeleyecek boyuta ulaşmış durumda. Bu olay, sanatçıların ve kamuoyunu etkileyen figürlerin toplumsal kriz anlarında taşıdığı etik ve vicdani sorumluluklar konusundaki küresel tartışmaları yeniden alevlendirmiş oldu.




