Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar sürüyor.

Duruşmalarda Kuveyt adına söz alan Lahey Büyükelçisi Ali Ahmet İbrahim Al-Dafiri, konuşması boyunca İsrail'den "işgalci güç" olarak bahsedeceğini belirtti.

İsrail'in Gazze'deki ihlallerinin 57 yıllık işgalin sonucu olduğunu belirten Al-Dafiri, Gazze'deki durum hakkında, “Bir tarafta tüm askeri araçlarla donatılmış işgalci güç ve diğer tarafta savunma kabiliyeti olmayan işgal altındaki ulusun yer aldığı yasa dışı bir işgal çatışması" değerlendirmesinde bulundu.

Al-Dafiri, Kuveyt Emiri'nin Filistin’deki duruma ilişkin “Neden kurban? Kurban neden katil olarak gösterilmeye devam ediyor? Neden tüm bu evlatlar kaybedildi?” şeklindeki ifadelerini okurken gözyaşlarına hakim olamadı.

Kuveyt'in BM Daimi Temsilcisi Tarık Al-Banai de sunumunda, “İşgalci güç, evlerini yıkarak ve topraklarına el koyarak Filistinlilere karşı yerinden etme kampanyası yürütmektedir. Zorla yerinden etme uluslararası hukuku ihlal etmektedir. İşgalci güç, işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyetlerinin savaş zamanında sivillerin korunmasına ilişkin 1949 tarihli 4. Cenevre Sözleşmesi'ne uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.” dedi.

Filistin topraklarındaki yasa dışı Yahudi yerleşimler için Filistinlilerin yaşamlarını ve geçim kaynaklarını ciddi şekilde sınırlayan, sadece Yahudilere ait yolların bulunduğunu hatırlatan Al-Banai, bunların temel insan hakları ihlalleri olduğunu vurguladı.

Kuveyt Dışişleri Bakan Yardımcısı Tahani Al-Naser de Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının engellenmesinin, diğer ihlallerin İsrail'in işgalini yasa dışı hale getirdiğini dile getirerek, “Dahası, işgalci gücün işgal altındaki Filistin topraklarındaki tutumu uluslararası insancıl hukuk kurallarını ihlal etmektedir.” dedi.

Al-Naser, işgalci gücün çeşitli tedbirler almakla yükümlü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“İlk olarak, uluslararası teamül hukuku ilkelerine uygun olarak Filistinlilere yardım sağlamalıdır. Bir devletin uluslararası haksız fiillerden dolayı sorumluluğu söz konusu olduğunda, bu, yasa dışı işgalin derhal sona erdirilmesi yoluyla gerçekleştirilmelidir. İkinci olarak, işgalci güç uluslararası hukuk ihlallerinin tekrarlanmayacağına dair güvence ve teminat vermelidir. İşgalci güç, gelecekte aynı ihlalleri tekrarlamayacağını taahhüt etmelidir. Son olarak, işgalci güç, işgalinin ve ayrımcı politika ve uygulamalarının neden olduğu zararları tam olarak tazmin etme yükümlülüğü altındadır. Diğer ülkelerde bu ihlallerin ve işgalin tanınmaması ve desteklenmemesi yükümlülüğü altındadır.”

BM Genel Kurulu, UAD'den görüş istemişti

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.

BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

Danışma görüşünün etkisi nedir?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

İsrail Kabinesi üyesi: "Esir takası olmazsa hükümet düşer" İsrail Kabinesi üyesi: "Esir takası olmazsa hükümet düşer"

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkeleri uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlamaları muhtemel.