ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz hafta sonu İran’ın nükleer tesislerine yönelik hava saldırıları düzenleyerek, İsrail ve İran arasındaki gerilimi sona erdirmeyi amaçlayan bir ateşkes anlaşmasını duyurdu. Trump, sosyal medya hesabından “Tam ve Kesin ATEŞKES!” açıklaması yaparken, bu adımın bölgede barışa kapı aralayacağını savundu.
Ancak, ateşkesin kalıcı olup olmayacağına dair ciddi endişeler var. İsrail ve İran arasında yıllardır devam eden “gölge savaşı,” son 12 gündür karşılıklı hava saldırılarıyla zirveye ulaşmıştı. Trump yönetiminden bir yetkili, İran’ın “zayıflamış durumda” olduğu için ateşkese sıcak baktığını belirtirken, İsrail’in de operasyonlarını sonlandırmaya hazır olduğu mesajını verdiği ifade edildi.
Trump’ın bu hamlesi, hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde büyük bir risk taşıyor. İran’ın nükleer programı ve balistik füze çalışmaları gibi kritik konular hâlâ belirsizliğini koruyor. Ayrıca, ABD istihbaratına göre İran’ın nükleer silah üretmediği yönündeki değerlendirmeler sürerken, İsrail ve Trump yönetimi bu konuda farklı bir görüşe sahip.
Ateşkesin ardından İran’dan gelen açıklamalar ise karışık. İran Dışişleri Bakanı Abbas Araqchi, İsrail’in saldırılarını tamamen durdurmadığı sürece çatışmaların sona ermeyeceğini belirtti. Öte yandan, İsrail’in güneyindeki Beerşeba şehrine İran’dan fırlatılan bir füze saldırısında dört kişi hayatını kaybetti.
Trump’ın bu adımı, hem kendi partisinin müdahaleci olmayan kanadından hem de Demokratlardan gelen eleştirilerle karşı karşıya. Ancak Trump, bu ateşkesin Orta Doğu’da barış için büyük bir fırsat olduğunu savunuyor. Ateşkesin kalıcılığı ve İran’ın nükleer programına yönelik müzakerelerin geleceği, önümüzdeki günlerde netlik kazanacak.
Uzmanlar, bu ateşkesin bölgede yeni bir döneme kapı aralayabileceğini ancak çözülmesi gereken birçok sorun olduğunu vurguluyor. Eski ABD Orta Doğu müzakerecisi Dennis Ross, “İran zayıflamış durumda, İsrail hedeflerini büyük ölçüde gerçekleştirdi. Ancak müzakereler zor olacak.” dedi.
Trump’ın “barış yoluyla güç” politikası, Orta Doğu’daki dengeleri değiştirebilir. Ancak bu büyük bahiste, riskler ve belirsizlikler hâlâ çok yüksek.





