29 Ekim 1962'de Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kampında doğdu. Yahya, kamplarının gerçekliğinin ve Filistin meselesindeki dalgalanma ve acıların orijinal bir sonucuydu. İsrail'in kibri onun direniş ve kurtuluşun kaçınılmazlığı konusundaki ilk farkındalığını şekillendirdi.

Kamptaki komşusu daha sonra İsrail hapishanesinde yanında yaşayan ve kendisi ile birlikte İsrail'in en çok arananlar listesinin başında yer alan Kassam'ın Genelkurmay Başkanı Muhammed Dayf'tı.

Sinvar, her Filistinli gibi kampta, direnişin etkisiyle, şehit cenazeleriyle, onlara verilen intikam vaatleriyle büyüdü. Filistin'in kurtuluşunun yolu ona göre "silahın namlusundan geçiyor"du.

Gazze İslam Üniversitesi'nde Arap dilinde lisansını tamamladı. 

İsrail ordusu onu ilk kez 1982'de tutukladı. Birkaç gün sonra serbest bırakıldı, ancak aynı yıl tekrar tutuklandı ve 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Sinvar, 1985 yılında “Al-Majd” olarak bilinen bir güvenlik aygıtı kurmak üzere hapishaneden serbest bırakıldı. Görevi işgalle birlikte, işbirlikçileri takip etmekti.

8 Aralık 1987'de Beyt Hanun (Erez) kontrol noktasında 4 işçinin şehit edilmesinin ardından intifadanın ilk kıvılcımı Gazze'deki Cebeliye'den atılırken, Batı Şeria, Gazze ve işgal altındaki Kudüs'e de yayıldı.

İntifadanın ortasında (1987-1994), İslami Direniş ilk kuruluş bildirisini 15 Aralık 1987'de yayınladı; burada Şeyh Ahmed Yasin, Filistin'i kurtarmak amacıyla İsrail işgaline karşı savaşmak için İslami bir örgüt kurmaya başladı. Bu örgüte İslami Direniş Hareketi (Hamas) adı verildi.

İsrail, Sinvar'ı, 20 Ocak 1988'de tutukladı ve dört müebbet artı 30 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Sinvar'ın tutuklanmasının ardından, 18 Mayıs 1989'da İsrail işgal yetkilileri Hamas hareketinin başkanı Şeyh Ahmed Yasin'i de tutukladı.

2235594-highres-1700648632

Sinvar ve Şeyh Ahmed Yasin'in kesişen yolları

Sinvar ile Şeyh Yasin arasındaki ilişki hapishanede güçlendi.

İsrail medyasının raporuna göre, Şeyh Yasin, Sinvar'ı lider bir kişi olarak görüyordu.

Sinvar'ı hapishane içinde veya dışında uzun süredir tanıyan birçok kişi, onun organize, hırslı ve keskin zekalı bir adam olduğunu söylüyordu.

Bu arada, 1989'da İç Güvenlik Servisi için yaptığı sorgulamayı denetleyen Memur Micah Kobi, onu "liderlik duruşuna ve karizmaya sahip, az konuşan ve çabuk öfkelenen bir adam" olarak tanımladı.

İsrail raporları, Sinvar'ın İbranice dilini akıcı bir şekilde konuşabildiğini ve bu sayede İsrail'de olup bitenleri takip edip analiz edebildiğini doğruladı.

İsrail gazeteleri onu "sadece Gazze Şeridi'nde büyümüş sıradan bir lider değil" olarak tanımladı. Gazetelerin yanı sıra, İsrail toplumunu derinlemesine izleyebiliyordu.

Financial Times, Sinvar'ın İbranice öğrendikten sonra İsrail'in zihnini iyi okuduğunu ve Zeev Jabotinsky, Menachem Begin ve Yitzhak Rabin gibi Siyonist hareketin liderlerinin kitaplarını ve fikirlerini derinlemesine araştırdığını söylemişti.

Sinvar hapishanede, Batı Şeria, Gazze ve Yeşil Hat içerisinde İsrail ordusuna yönelik fedai eylemlerini ve birinci intifadayı takip etti.

Şeyh Ahmed Yasin'in ölümü

Ahmed Yasin'in sağlık durumu zindanda bulunduğu son zamanlarda hayli kötüleşmişti. Bu yüzden sürekli tıbbi murakabe altında tutuluyordu. Ancak işgal rejimi doktorlarının kendisiyle yeterince ilgilenmemeleri yüzünden sağlık durumunda kötüleşmeye devam ediyordu.

Şeyh Ahmed Yasin sekiz buçuk yıla yakın bir süre zindanda kaldıktan sonra 30 Eylül 1997 Salı akşamı serbest bırakıldı.

Sabahın erken saatlerinde namazdan dönerken bir İsrail helikopteri Yasin ve iki korumasının üzerine füze attı. Yasin ve korumaları, çevreden geçmekte olan dokuz kişiyle birlikte olay yerinde öldü.

Daha sonra hareketin bazı liderlerine suikast düzenledi ve sonra Yahya Sinvar da dahil olmak üzere yeni nesiller ve liderler ortaya çıktı.

Parmaklıklar ardında

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, Sinvar'ın İsrailliler tarafından bilinmeyen bir figür olduğunu belirtiyor. Ancak hapishanede onun hakkında bilinen şey onun "kavgacı bir aileden gelen, katı ve medyaya çıkmaktan kaçınan bir adam" olduğuydu.

Sinvar, Biru Seba hapishanesinde, İsrail Kanal 2'de bir gazeteciyle röportaj gerçekleştirdi.

Gazeteci, Sinvar'a İsrail'le uzun süreli ateşkes hakkındaki sorusuna İbranice cevap vererek, "Tel Aviv'in 200 nükleer savaş başlığına sahip olduğunu biliyoruz. Hava kuvvetlerinde üstünlüğünü ve onu yok edemeyiz, bu yüzden uzun veya kısa bir ateşkesi destekliyoruz. Ateşkese saygı duyduğumuzu dünyaya kanıtlayacağız." ifadelerini kullandı.

Sinvar, ateşkes seçeneğini desteklemesine rağmen İsrail Devleti'ni tanımayacağını vurgularkken, İsraillileri de ateşkesi desteklemeye çağırdı.

Financial Times'ta yer alan habere göre, Sinvar'ın hapishanede kaldığı süre boyunca kişiliğine ilişkin İsrail istihbaratının değerlendirmesi, onun "güvenilir, etkili ve arkadaşları tarafından kabul gören" biri olduğu şeklindeydi.

“Olağanüstü dayanıklılık, kurnazlık ve manipülasyon yetenekleri var, çok az şeyle yetiniyor, hapishanede bile diğer mahkumlar arasında sır saklıyor, ikna etme ve harekete geçirme yeteneğine sahip."

9AN7N8-highres-1700655999

Hapishaneden liderliğe

Sinvar uzun yıllar İsrail hapishanelerinde kaldı.

Ta ki 11 Ekim 2011'de İsrail askeri “Şalit” için yapılan anlaşmada serbest bırakılacak mahkumların isimlerinin düzenlenmesinde (parmaklıklar ardında) yer alan bir lider olana kadar.

Sinvar esir takası anlaşmasının bir parçasıydı. Cezaevinden çıktıktan sonra, 2012 yılında Hamas hareketinin iç seçimlerine katıldı. Hareketin siyasi bürosuna üye oldu. Askeri ayağı olan "Kassam Tugayları"nı denetleme sorumluluğunu üstlendi.

Şubat 2017'de Gazze'deki Hamas hareketinin iç seçimlerinin sonuçları şöyle sonuçlandı:

  • Sinvar kazandı. Gazze’de harekete öncülük etti, bu görevi yürüten İsmail Haniyeh'in yerine geçti.

İsrail, Sinvar'ın Aksa Tufanın başlamasından önce ve sonra Filistin sokaklarında çok popüler olduğunu kabul ediyor. Tüm renkleri ve kesimleriyle Filistin sokaklarına hitap ediyordu. Onları Filistinlilerin maruz kaldığı adaletsizlikle yüzleşmeye çağırıyor, Batı Şeria'da İsrail askerlerini hedef alan silahlı saldırı operasyonlarını övüyor.

2022'de yaptığı bir konuşmada, Sinvar işgalcileri "Mescid-i Aksa'ya zarar verilmemesi" konusunda uyardı. Batı Şeria'daki Aksa Şehitleri Tugaylarına seslendi."Direği siz olmadan hiçbir devrim olmadı" dedi.Mescid-i Aksa'nın savunulması için atılacak ilk füze salvosunun 1.111 füze olacağını vurguladı. Füze sayısını açıklayarak, "Ölümsüz lider Ebu Ammar'ın şehadetinin yıldönümü anlamına geliyor." dedi.

Sinvar, son birkaç yıldır direniş konusunda her zamankinden daha net davrandı, sahip olduğu askeri güçten bahsetti, müttefiklerine, destekçilerine ve taraftarlarına teşekkür etti, işgalcilere karşı kırmızı çizgilerini çizerek onları tehdit etti.

Sinvar, aynı zamanda Gazze'deki projelerden ve kendi deyimiyle "ulusal projeyi çevreleyen çıkmazdan" kurtulma vizyonundan da bahsediyordu. Filistin birlik hükümetinin kurulması çağrısında bulunarak, Hamas'ın Gazze Şeridi'nde yeni bir savaşı önlemek için çabaladığını vurguladı. "Biz savaş istemiyoruz ve halkımız nefes almak istiyor" dedi. Ancak "aynı zamanda bundan da korkmuyoruz" diye vurguladı.

333N6XU-highres-1700649382

Direniş ve yaptırım gücü

Sinvar, Filistin kanının birliğinden bahsetti ve gruplar için ortak bir oda oluşturulmasına katkıda bulundu. Bu oda Aralık 2020'de, “Ruknül Şedid” adı verilen ilk ortak askeri manevranın hayata geçirildiğini duyurdu.

Filistin direnişinin duyurduğu manevrada en çok öne çıkan slogan “Şüphesiz sabah yakındır” sloganıydı. İsrail'e saldırıdan yaklaşık 25 gün önce, ortak Direniş Grupları Odası Gazze'de son askeri tatbikatlarını gerçekleştirdi.

İsrailli analistler Sinvar'ın durumları sakinleştirmeye ve yatıştırmaya yönelik sinyaller gönderdiğini ama aslında bunların zaman kazanmaya çalışmak için olduğunu söylüyor.

Aksa Tufanından önce İsrail, Sinvar'ı “tehlikeli bir radikal” olarak görüyordu ve Gazze'deki Hamas yönetimini güçlendirmek ve savaştan dolayı oluşacak ekonomik tavizlerden kaçınmakla ilgilendiğini düşünüyordu.

Sinvar İsrail'in zihnini okudu

Sinvar'ın karakteri hapishane günlerinden bu yana İsrail'in zihnini okumasıydı.

İsrail'in kişiliğine ve ifadelerine ilişkin yorumu, kasıtlı veya kasıtsız, Aksa Tufanı'nın başarıya ulaşmasını sağlayan stratejik aldatma planının bir parçasıydı.

İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı; bu soykırımın vahşeti tüm uluslararası ve insani yasaların ötesine geçti.

Buna rağmen İsrail, şu ana kadar belirlediği askeri hedeflere ulaşamadı ve hatta stratejik yenilgilerini arttırdı.

Sinvar'ı tanıyan ve onu 34 yıl önce mahkum olarak sorguya çeken Shin Bet memuru Micha Kobi  Aksa Rufanı baskınına atıfta bulunarak şunları söyledi: 

“Fakat İsrail öyle bir aşağılandı ki bu bile tek başına Sinvar için yeterli bir zafer olabilir.”