ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya liderleriyle yürüttüğü müzakere tarzı, klasik diplomasiden oldukça farklı. Kim Jong-un’a “Roket Adam” diyerek nükleer tehditte bulunmasından, ardından onunla el sıkışmasına; NATO’dan çekilme tehditleriyle Avrupa’yı savunma harcamalarına zorlamasından, Kanada’yı ABD’ye katma iddiasına kadar Trump’ın tavrı, “çılgın ama hesaplı” bir stratejiye dayanıyor.
Bu strateji, siyaset biliminde “çılgın adam teorisi” olarak biliniyor. Teoriye göre, eğer bir lider kendisini öngörülemez ve tehlikeli biri olarak tanıtabilirse, karşısındaki taraf onunla uzlaşmak zorunda hisseder. Nixon’ın Vietnam Savaşı sırasında kullandığı bu yöntem, Trump döneminde neredeyse bir dış politika kuralına dönüştü.
Trump, geleneksel diplomatik dil yerine kriz, tehdit ve kişisel övgülerle yoğrulmuş bir yöntem izliyor. NATO’ya yönelik baskıları, İran’la yürüttüğü nükleer pazarlıklar, Çin’e açtığı ticaret savaşı ve Kanada’ya yönelik çıkışları bu yaklaşımın parçaları. İlk adımda maksimum tehdit, ardından ani yumuşama ve kişisel mesajlarla “büyük anlaşma” vaadi geliyor.
Trump’ın bu yöntemi, her zaman istikrarlı sonuçlar üretmiyor. Çin’le uzun süren ticaret savaşında, iki taraf da ekonomik olarak yıprandı. İran, Trump’ın baskısına karşı nükleer adımlarını artırdı. Avrupa ise ABD’ye stratejik bağımlılığını sorgulayan yeni bir güvenlik mimarisi tartışmaya başladı.
Trump’ın tarzı, iş dünyasından gelen geçmişiyle de şekilleniyor. 1987’de yayımladığı “The Art of the Deal” (Anlaşma Sanatı) kitabında, karşı tarafın sürekli ne yapacağını kestirememesini bir avantaj olarak tanımlıyor. Bu yaklaşımda asla geri adım atmamak, özür dilememek ve sürekli saldırmak esas.
Bu yöntem, bazı liderleri pazarlık masasına çekerken, diğerlerini ise güvensizliğe sürüklüyor. Özellikle karmaşık ve uzun vadeli konularda —örneğin Ukrayna savaşı, Çin’in yükselişi veya küresel ticaret düzeni— Trump’ın stratejisi ciddi kopuşlara yol açabiliyor.
Özetle Trump, diplomasiyi bir satranç oyunu değil, bir poker masası gibi oynuyor: Yüksek ses, ani hamleler, şaşırtıcı tekliflerle rakibini tedirgin edip anlaşmaya zorluyor. Ancak bu yöntem sürdürülebilir değil; çünkü ne zaman tehdit ettiği ciddiye alınmalı, ne zaman geri adım atacağı bilinmiyor.
Ve işin aslı, Trump sadece bir rol oynamıyor; birçok lider için o gerçekten öngörülemez biri. Dünya da artık bu yeni müzakere modelini öğrenmek zorunda.