Bu, Ammar el-Hendi’nin toplu bir trajediye ilk kez tanık oluşu değildi. Hendi, Kiev savaşı sırasında Ukrayna’daydı, Tunus-Libya sınırındaki çatışmalarda da haber yapmıştı ancak bunların hiçbiri Türkiye depremindeki görevine benzemiyordu. El-Arabiya ve el-Hadath kanallarının muhabiri Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Bu deprem, hayatımda karşılaştığım profesyonel sıkıntıların en zoru” dedi.

Olayın dehşetiyle derinden etkilenen, Eş-Şark TV muhabiri Maha Hoteit ise deprem hakkında ‘Şimdiye kadar haber yaptığım en korkunç şey’ ifadelerini kullandı. 2020’de Beyrut liman bombalaması ile depremde yaşananları kıyaslayamadığını söyledi. Ayrıca “Bu deprem, yıkımın coğrafi konumu ve kayıpların sayısı açısından daha önce haberini yaptığım hiçbir şeye benzemiyor” ifadelerini sözlerine ekledi.

Enkazın altından hikayeler


Ammar el-Hendi’nin kafasında birçok hikaye olduğunu söyledi. Enkazın arasından saçları gözüken bir kadını ve sanki vücudun geri kalanına hayat verecek herhangi bir şey için yalvarıyormuş gibi enkazın altından parmakları çıkmış bir el gördüğünü anlattı. Hendi “Bu sahne hafızamdan silinmeyecek. O el, Kamil adında bir Suriyeli gence aitti” dedi. Çıkarılmayan tüm o cesetlerin peşini bırakmadığını ve zaman zaman suçluluk, çoğu zaman da çaresizlik hissettiğini belirten Hendi “Enkazın üzerinde durup ölümün kokusunu almak, orada cesetlerin olduğunu bilmek ve onları çıkaramamak ve cenaze töreni yapamamak, insanın belini büküyor” dedi.

Muhabirin anlattığı hikayeler art arda geldi. Bunlardan biri de Antakya’nın merkezinde enkaz altında hayatta kalan ve hatta 19 saniye telefonla konuşan 26 yaşındaki bir kadın hakkındaydı. Muhabir etkilenmiş bir şekilde “Dışarı çıkmak istiyor gibi hissettim” dedi sonrasında “Konuyu doğrudan canlı yayında aktardım. Yayında Çin kurtarma ekibinin bir üyesi enkaz altında kimsenin hayatta olmadığını söyledi. İkna olmadım ve canlı yayın biter bitmez ekibi geri dönüp aramaya devam etmeye ikna etmek için çok uğraştım ancak boşuna. Çok etkilendim ve sanırım o anda gazeteciliği bir yana koydum” dedi. 

İskenderun, Kahramanmaraş, Adana, Antakya ve Osmaniye arasında hareket eden Maha Hoteit, Adana’da 12 katlı bir binanın enkazı önünde en zor anları yaşadı. Kurtarma ekipleri enkazla meşgulken, bir anda durduğundan ve fotoğraflara bakmaya başladığından bahsederken “Kendimi, artık ekipler gitmişken ayakta durup ailelerin fotoğraflarına ve üyelerinin yüzlerine bakarken buldum. Bir detay bana her insanın ve her ailenin bir hikayesi olduğunu ve öldüklerinde hepsinin uykuda olduğunu hatırlattı. Bu beni şok etti. Aynı zamanda bir çöküş ve suçluluk anı oldu. Kahramanmaraş’taki bu manzara beni adeta toprak binayı yutmuşçasına hayrete düşürdü” dedi.