Gazze, Ekim 2023'ten bu yana süren çatışmalar nedeniyle büyük bir defin kriziyle karşı karşıya. İnsanlar, bombardıman ve kuşatma altında, sevdiklerinin cenazelerini gömecek yer bulamıyor. Nasır Hastanesi’nin, gömülecek yer kalmadığını açıklamasıyla birlikte, Gazzeliler yeni bir psikolojik buhranın içine düştü. Artık "huzur içinde ölme ayrıcalığı" bile kalmadı.

Gazze, 18 yıldır süren kuşatma altında, insanlık tarihinin en kötü insani felaketlerinden birine tanıklık ediyor. Ölü sayısı her geçen gün artarken, mezarlıklar dolup taşıyor. Dr. İsmail Thavabteh, Gaza Hükümeti Medya Ofisi sözcüsü, "Soykırımın başlangıcından bu yana 57,000'den fazla şehit gömüldüç" dedi. Normal şartlarda yılda 6,000 ölüm gerçekleşen Gaza'da, bu rakam mezarlıkları aşırı şekilde zorlamaktadır.

Halid Abdul Aziz, Al-Bureij mülteci kampından bir vatandaş, kız kardeşinin cansız bedeniyle geçirdiği acı bekleyişi anlattı. “Her mezarlığı denedik, ama hepsi ya doluydu ya da ulaşılmazdı.” dedi. Sonunda, bir şehitlikte kız kardeşini gömmek için bir toplu mezar bulabildi.

Hamas: İsrail’in hedefleri çöktü, direniş iradesi kırılamadı
Hamas: İsrail’in hedefleri çöktü, direniş iradesi kırılamadı
İçeriği Görüntüle

Artık ölüler için mezar bulmak imkansız hale geldi. İbrahim Shaheen, mezar kazmak için gönüllü olan gençlerden biri, “Bu soykırım sırasında, en aşırı koşullarda insanları birlikte gömüyoruz.” dedi. “Geçen gün, komşularımdan sekizini tek bir mezara gömdüm.”

Defin sisteminin çökmesi, sadece dini ve insani geleneklerin ihlali değil, aynı zamanda uluslararası hukukun da ihlalidir. Uluslararası Kızılhaç, ölülerin saygıyla gömülmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak, aileler sevdiklerini evlerinde günlerce bekletmek zorunda kalıyor ve birçok kadın, çocuklarına veya eşlerine veda etme hakkından mahrum kalıyor.

Gaza'daki bu defin krizi, yalnızca insani bir felaket değil; aynı zamanda insanlık onuruna yapılan bir saldırıdır. Hugo Grotius'un 17. yüzyılda belirttiği gibi, “Defin görevi, insanlığın bir gereğidir... bu, kamu ya da özel düşmanlara bile reddedilmemelidir.”

Gelecekte, bu kayıpların saygılı bir şekilde yeniden gömülmesi için gerekli belgelerin ve kimliklerin sağlanması, hem hukuki hem de dini hakların korunması açısından kritik önem taşımaktadır. Ancak mevcut koşullar altında, bu hakların ihlal edilmesi, uluslararası savaş suçları kapsamında değerlendirilebilir. Gaza'nın ölülerinin sistematik olarak terk edilmesi ve hayatta kalan ailelerin yaşadığı acı, insanlığın ortak vicdanında bir yara açmakta ve savaş zamanlarında bile bizi bir arada tutan ilkelere ihanet etmektedir.

daily ummah